Fenerbahçe-Galatasaray rekabetini bir derbiden ziyade, iki kadim dostun karşılaşması olarak algılamak sanırım iki kulüp için de gerekli saygı çerçevesinde en doğru olan yaklaşım. Bu derbinin bu kadar erken olmasının şampiyonluğa etkisi bakımından çok da fazla etkisi olmasa da prestij ve psikolojik üstünlük açısından öneme sahip. Şampiyonlar Ligi’nden elenmesi ve 2 sene boyunca oynadığı finallerde iyi sonuç alamaması -ki bu daha final değil- Okan Buruk adına tartışılan konular. Daha önemlisi ise hâlâ bir oyun prensibinin olmamasından dolayı, sonuca oyuncular üzerinden gitmeye çalışması, olumsuzlukta da faturayı oyunculara kesmesi çok daha vahim durum. Bu noktada mikrofona konuşan Okan Buruk ile arka plandaki Okan Buruk’u iyi analiz etmek gerek.
Ve saha içine, maçın tartışılacak kişisine, Mourinho’ya dönersek… Çünkü derbinin asıl aktörü Mourinho olacaktır – olmalıdır. İlk derbisi ve ilk Galatasaray maçı olduğu için beklenti büyük. 4 kez yılın teknik direktörü seçilen, 2 kez Şampiyonlar Ligi, 2 kez UEFA Kupası, 1 kez Konferans Ligi, 3 kez Premier Lig, 2 kez İtalya Seri-A ve 1 kez de LaLiga’yı kazanmış bir teknik direktörden bahsediyorum. Fenerbahçe hariç çalıştırdığı takımları ortalama 1,98 puan ortalamasıyla oynatan ve Porto’da 2,32 ile Real Madrid’de 2,30 ortalamaya kadar çıkan ve en son Roma’da da 1,77 ortalamaya inen bir teknik direktörden bahsediyorum. Bu beklenti yüzünden Fenerbahçe onunla çok büyük meblağa anlaştı. Herkes sahada Mourinho farklılığını görmek istiyor. İşte bu maçlar bu yüzden de önemli.
Maç için kurumsal anlamda oyunu tutacak olan alan orta saha olmasına rağmen, Galatasaray’ın hücum oyuncuları ile Fenerbahçe savunması arasındaki mücadele skor açısından belirleyici olacak. Okan Buruk ve Galatasaray’ın yeni transferlerine rağmen neler yapabileceğini aşağı yukarı kestirebiliyoruz. Ama Mourinho ile Fenerbahçe ne yapacak onu görmek lazım. Maçın gidişatını ve skorunu bu nokta belirler.