Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Terör örgütleriyle mücadele, kişinin konumundan bağımsız olarak taviz verilmeden mücadele edilmesi gereken bir alan. Ancak soruşturma geçiren birinin belediye başkanlığı adaylık başvurusunun nasıl onaylandığı, adalet ve şeffaflık açısından sorgulanmalı ve halka açıklanmalı. Seçimle gelen bir belediye başkanının kaçma veya delilleri karartma riski yokken sabaha karşı gözaltına alınması da geçmiş dönemlerden tecrübe ile sabit olduğu üzere hukuki sürecin işleyişine dair soru işaretleri doğuruyor.
Seçilmiş belediye başkanının yerine kayyum değil belediye meclisinin seçtiği kişinin başkanlık yapması gerekiyor. Demokrasi ile yönetildiğimizi iddia ediyorsak olması gereken budur. Milli iradeden bahseden iktidar milli iradeye saygı göstermeli. Çünkü o kadar alıştık ki bu tür hamlelere, burada bağımsız adli bir soruşturma ve yargılamadan çok siyasi bir hesap döndüğünü artık sokaktaki vatandaş bile biliyor.
Mesele şu; AKP ve MHP iktidarı, millet için ya da ekonomi için olmasını geçtik siyasi oyunlarında bile yeni bir şeyler üretemiyor. Hep eski ortaklarından gördükleri taktikleri işletiyor. Öyle ki partilerinde, bu işlerin bumerang gibi ters dönüp kendilerine çarpacağını söyleyen de kalmadı. Ankara’da bu döneme çoktan bir ad takıldı bile: Çöküş dönemi.