Musul’u ele geçiren IŞİD’in, uyulacak kurallara dair yayımladığı genelgenin bir maddesi toprağın altındakilere dair: Mezar ziyaretleri artık yasak ve türbeler yıkılacak. Musul’u ve çevresini ele geçirerek ve Bağdat’a doğru ilerleyerek dünyayı ayağa kaldıran bir silahlı örgüt, yaşayanları bırakıp ölülerle neden uğraşır? Ölülere karşı ilan edilen bu savaş, uzun süreceği anlaşılan bir mezhep savaşının temel akslarından birini gösteriyor. Şii lider Mukteda es-Sadr IŞİD’in yıkma tehdidinde bulunduğu türbeleri koruma yemini ediyor. Bağdat’ın 70 km kuzeyindeki Samarra kenti, 12 imamdan ikisinin mezarına ev sahipliği yaptığı için, başlayan iç savaşın stratejik mevkilerinden biri haline geliyor.
Bizim terk edeli henüz üzerinden bir asır geçmeyen Musul ve civarında, IŞİD’in yıkacağı mezarlarda yatanların bir kısmı bizim ceddimiz. Sadece konsolosluk görevlilerine değil, mezardaki ölülere de sahip çıkmamız gerekiyor. IŞİD’in Musul’u ele geçirmesi, sadece Irak ve Suriye’yi kapsayan geniş çaplı bir iç savaşın ve bölgede dengeleri değiştirecek gelişmelerin başlangıcından ibaret değil. Mezarların yıkılması, geçmişin, yani tarihin sıfırlanması demek. Bizden sonraki kuşaklara miras bırakacağımız kalın bir dosyanın ilk sayfası yazılıyor. Geleceği işte bu mezar, yani tarih düşmanlığına anlam vererek okuyabiliriz.