Demokrasinin merkezinde yer alan sandık ortaya bir iktidar, bir de muhalefet çıkarır. Sandık vazgeçilmez olduğuna göre, sandıktan çıkan muhalefet de iktidar kadar meşrû, makbul ve değerli olmalıdır. Buraya kadar her şey normal. Muhafaza edilmesi gereken bir nizam, çözülmesi gereken sorunlar ve verilmesi gereken kararlar var. Sandıkta cevabını aradığımız “kim yönetecek?” sorusu, aslında “koca yumurta küfesini kim taşıyacak?” sorununu çözüyor. Sandıktan çıkan iktidar, yumurtaları kırmadan bu küfeyi taşımak zorunda. Sorumluluk iktidara ait. Muhalefet eleştirecek, kontrol edecek, denetleyecek, parlayıp gürleyecek, ortalığı yıkacak. Hükümet dengesini kaybetmeden küfeyi, içinde tek bir yumurtayı çatlatmadan taşıyacak. Peki taşıyor mu? Sorunun cevabı içinden geçtiğimiz krizin en temel çarpıklığını veriyor.
Manzara tamamıyla ters. Yumurta küfesi muhalefetin omuzlarında. Başbakan sandık üzerindeki kontrolünü, ülkeyi gererek, kutuplaştırarak sürdürüyor. Düşmanlar icat ediyor, sonra emrindeki propaganda araçlarını kullanarak bu düşmanları şeytana dönüştürüyor. Yatsı geçip, mum söndükten sonra bile devam eden “yakında açıklayacağız” sözlerini anlamlı kılan sadece medya gücü. Dış güçler, paralel yapı, hainler ve ajanlar ortalıkta cirit atınca, haliyle Başbakan’a geniş bir muhalefet alanı açılmış oluyor. İşte bu yüzden muhalefet partileri, muhalefet konusunda bile Başbakan ile rekabet edemiyor. Sandık her şey olduğuna göre, yumurta küfesi Muhalefet’in sırtında. Bizler de yine mecburen kırılan yumurtaların hesabını onlardan soracağız. İktidarda iken bile muhalefet edebilmenin siyasette ne büyük lüks olduğunu tahmin bile edemezsiniz.