Kemal Kılıçdaroğlu, Ahmet Davutoğlu’nun gidişini bir ‘Saray darbesi’ olarak niteledi ve “Demokrasiden yana olan herkes darbeye direnmelidir.” çağrısı yaptı.
Hasan Cemal, aynı çağrıyı tekrarlıyor: “Bu Saray darbesi ile Tayyip Erdoğan ‘Cumhurbaşkanı’ olarak meşruiyetini tamamen kaybetmiştir” diye yazıyor ve “Buna karşı direnmek ise suç değil haktır” hükmünü ilan ediyor.
Parlamenter sistem içinde, bu sistemin merkezinde bulunan, seçimden çıkmış iktidar partisi genel başkanı ve başbakanın, sembolik cumhurbaşkanı eliyle istifaya zorlanmasının bir ‘darbe’ olarak nitelenmesi doğru tanımlama. İktidar resmen el değiştiriyor ve Saray’da temerküz ediyor.
Anayasanın hiçbir kuralı ile izah edemeyeceğiniz bu durum ‘fiilen’ yani bir darbe ile sağlanıyor. O zaman meşrû hükümet yıkılmış ve Cumhurbaşkanı’nın kullandığı yetkilerin şeklî olarak bile hiçbir dayanağı kalmamış demektir. Meşruiyetini kaybetmiş iktidara karşı ‘direnme hakkı’ ister istemez kaçamayacağınız ve kaçınamayacağınız bir siyasî kutuplaşma konusu haline gelecektir.