Gündem seçim ancak İstanbul ise geldi gelecek denen büyük, yıkıcı bir deprem tehdidi altında. Bir an önce kamu, özel ayrım olmasızın toplumun tüm kesimlerinin bir araya gelip, ortak bir tutumla depreme karşı hazırlıkları hızlandırması gerekiyor. Bu noktada akıl ve bilimden yoksun, liyakatsiz, ranta kapı açan tüm kararlara karşı herkesin net çizgiyi çekmesi de şart. Yine imar affı olabileceği iddiaları, iktidara yakın çevrelerden “rezerv alanlar” denilerek dev yapılaşmalara olur verilmesi, yeşil alanların talan edilmesi girişimleri ise dur durak bilmiyor.
Oysa binaların depreme dayanıklı hale getirilmesi, yurttaşın yeniden dönüşümde açgözlü müteahhitlerin eline bırakılmaması, gerekli finansal desteğe erişimin sağlanması, yerlerinden yurtlarından edilmemesi, adil ve hukuki bir zeminde projelerin yönetilmesi ve elbette yetkililerin hesap verebilir olması hayati önemde. Aynı zamanda bu projeler yapılırken İstanbul gibi tarihi, kadim bir kentin kültürel dokusunun korunması, mimarisinin yatay tutulması, parselle sat anlayışıyla rant odağı haline getirilmemesi de… Aslında hepimizin bildiği, olması gereken şeyler ama ne yazık ki on binlerce canı yitirdiğimiz depremlerden sonra bile hâlâ ders alamadığımız ortada.
Gazetemizde önceki gün yer alan bir haberde, 6 Şubat depremlerinde yıkılan, 97 kişiye mezar olan bir site hakkındaki soruşturmaya ilişkin gelişmeler aktarılıyordu. İddiaya göre, ön bilirkişi raporunda binada kolonların kesildiği aktarıldı. Ancak bunu kanıtlayacak statik projeye ulaşılamadı, üstelik şirketin belgelerinin olduğu bina da yandı… AKP’li olduğu söylenen müteahhit de serbest kalıverdi.