H. Ayhan Tinin / Sanat da var / Belgesel
insanatinart@gmail.com
“Bir gün nasılsa bütün acılar eskiyecek” diye yazmış bir insanı anlatmak…
Merak yeteneği gelişmemiş bir toplumda belgesel çekmeye soyunmak büyük kahramanlık.
Ulaş Tosun böyle bir işe imza atmış.
Kamerayı almış eline, kumdan bir kale yapmanın güçlüğü ve titizliği içinde insandan insana dolaşmış.
Yirmi beş yıl süren kısacık bir ömürden, bir hayat çıkartmış.
Bursalı genç bir insanın, daha lise yıllarında arkadaşlarının ‘topal’ diye yaptıkları kaba şakaları yüreğine gizleyip hayata ve edebiyata, insan sevgisine ve onuruna tutunmasının öyküsü bu…
Sonu karanlık…
“hadi yalnız ikimizin denizine / yüzmece oynamaya” dizelerini kaleme alan yeşil gözlü çocuğun öyküsü…
Bir Ankara gecesinde sabaha karşı, yaralı durumda, beyin kanaması geçirmiş ve kimliksiz olarak bir hastane morgunda sona eren, uykuda gördüğümüz düşler kadar kısa bir hayat…
Şirazlı Sadi mi söylemişti? “Bir güldü ve zaten o kadar yaşadı.”
Yirmi beş yaşında. Yaşasaydı, Türk şiirinin büyük şairlerinden biri olması pek mümkün mısraların mimarı Arkadaş Zekai Özger.
‘Merhaba Canım‘ ilginç olduğu kadar derinlikli bir hayatın, iyi kotarılmış bir belgeseli.
Biz aslında başkalarının hayatlarına çok meraklıyızdır. Fakat yalnızca bize benzeyenlere… Komşunun kızının kiminle nişanlandığını merak ederiz ya da oğlunun hangi şirkette işe başladığını… Emekli olan arkadaşımızın maaşını merak ederiz ya da alt kattakilerin o arabayı alacak parayı nasıl bulduğunu… Eğer kuzenimiz Kanada’da bir sirkte çalışmaya gittiyse “Allah akıl fikir versin” deyip, kendi çocuğumuzun kulağını çeker tahtaya üç kez vururuz.
Dedikodu bazında bir meraktır bizimkisi…
Bize benzemeyen hayatları…
Dönme dolap iniş çıkışları içinde, başladığı yerden çok uzakta biten hayatlar, ilgi çemberimizin dışında kalır.
Akıl merak eder.
Kurnazlık, kullanabileceği dedikoduyu sever.
Arkadaş Zekai Özger’in hayatı akıl ve yürek ile anlaşılabilecek; hafta sonları ek iş olarak ayakkabı tamirciliği yapan, işçi bir babanın oğlunun öyküsüdür.
Bir başarı hikayesi değildir.
Bir başarısızlık hikayesi değildir.
Yalnızca bir hayat, fakat hakiki bir hayattır.
Okul dostlukları içinde Prof. Ahmet İnam’dan Eşber Yağmurdereli’ye, Tuğrul Eryılmaz’a kadar uzanan renkli bir yelpaze içinde, gençliklerini altmışlı yılların sonunda yaşayıp yetmişli yıllara taşıyan herkes gibi gençlik hareketlerinin içinde yer alırken; edebiyatı, yazmayı, büyük ve güzel mısralar söylemeyi hiç ihmal etmemiş Arkadaş.
Her gerçek şair gibi o günlerde yaşadığı her şeyi şiire taşımış.
“Gün ölümle başlatıyor hayatı.”
‘Merhaba Canım‘ belgeseli, tarihimizin dağdağalı bir dönemini belgesel görüntüler eşliğinde, Zekai Özger’in hayatı üzerinden ve o günlerin tanığı dostlarıyla yapılan söyleşiler izleğinde anlatıyor.
Neden ‘Arkadaş’ mahlâsını ismine eklediği ise belgeselin içinde saklı.
Yönetmen Ulaş Tosun, belgeselin senaryosunu birlikte yazdığı y. yönetmen Kaan Karataş ile birlikte başarılı bir iş çıkartmış. Burak Dal’ın kurgusu, Ahmet Saka’nın sade ve temiz şiir seslendirmeleri belgeselin kalitesini yukarı çekiyor.
Zekai Özger’in şiirleri, mektupları ve hayatıyla ilgili diğer dokümanlar ‘Sevdadır‘ adlı bir kitapta toplanmış.
Yine okul yıllarından arkadaşı İsmet Tokgöz ise ‘Arkadaşım Zekai‘ isimli bir kitapta toplamış değerli belgeleri…
Bilmediğimiz bir şairin yaşam öyküsünden, bildik bir dosta veda eder gibi ayrılıyoruz izlence sonunda…
O sert günlerin içinde, “Bir gün elbet Zeki Müren’i seveceksiniz” diye yazabilecek kadar özgün ve naif bir dost…
Mubi’de yayında olan belgeseli izleyin, zamanınızı değerli bir şey için harcayacaksınız.