Bu ara herkesin dilinde ‘gitmek’ var.
…İnsanlığı ileri taşıyacak donanımım yok. Ne bir buluş yapıp kansere çare olabilirim… Ne uzay biliminde çığır açacak mühendislik bilgisine sahibim. O yüzden “Bir kere geldim dünyaya, onu da güzel yaşarım” diyerek buralardan gitmeye gönlüm razı olmaz.
Burada olduğum sürece ülkeyi bataklıktan benim ve ‘üç-beş sersem arkadaşımın’ kurtaracağını düşünecek kadar hadsiz değilim. Ama belki üç-beş kişinin sesi, iki başa omuz olabilir, bir grup insanın acısını veya sevincini paylaşabilirim.
O yüzden…
1 Kasım ne getirirse getirsin, ülke ne menem bir kan gölüne çevrilirse çevrilsin, buradayım. Gemiyi bırakın terk etmeyi, iş oraya gelirse, o geminin en dip kamarasında bile boğulmaya hazırım. Çünkü ben bu ülkede kendimi bulmadım, kendimi gerçekleştirdim.
Sırf bu nedenle bile buralara ve her renkten insanına borçluyum. “Bir kişi eksik, bir kişi fazla, ne fark eder” diyen yanılmış. Umutsuzluk en ölümcül hastalık. Biz burada böyle, birer birer çoğalacağız.