Bir avuç… Tarif etmeye çalıştığım bu ruh haline tezat oluşturan örnekler de vardı elbette.
Siyasi husumetini gazeteciliğinin önüne koyanlar, ekranlarını paniğin, umutsuzluğun hizmetine açanlar, böylesine zor bir gecede bile ayrımcılığı körükleyenler…
Nefesler tutulmuş, enkaz altındaki çocukların kurtarılması beklenirken “deprem vergisi” tartışması açan lüzumsuzlar, siyasetçiler, reklam yüzleri ve yüzsüzleri… İsimlerine gerek yok, otuz iki kısım tekmili birden hepsini biliyorsunuz.
Sosyal medyada ağızlarının payını layıkıyla alan bu kifayetsiz muhterisleri düştükleri bataklıkta yalnızlığa terk edelim, işimize bakalım, yeter. Onlar için daha büyük bir ceza olamaz.