Bugün, hem öldürülenleri anmak, hem Gezi’nin taleplerini yinelemek için Taksim’e çağrı yapıldı. 1 Mayıs tecrübesine ve sanki düşman işgali varmış gibi 25 bin polislik önlemlere bakılırsa Taksim’e çıkmak çok zor olacak. Lice’den Okmeydanı’na, özellikle belli grupların rahatlıkla mermiyle de hedef alındığını biliyoruz.
Sokağa çıkmak, anayasal hak. Ancak hükümet, fiili olarak olarak bu hakkı tanımıyor. Gösteri yapmak için izin şartı öne sürülüyor. Oysa “izinli”sinde de gaz, TOMA ve ölüm eksik değil!
Gezi kendiliğinden başladı, gelişti, büyüdü, ilham verdi… Bundan sonra neye evrileceğini şiddet belirlememeli. Sokaktaki ses ve hareket engellendiğine göre iki seçenek var: Birincisi şiddete şiddetle cevap vermek. Ki bunu kimse istemiyor. İkincisi, daha etkili, beklenmedik, alternatif sivil direniş yolları ve yerlerini bulmak. Kısacası, şaşırtmak.
Gezi gücünü tam da bu özelliğinden aldı: Klasik devlet taktiklerine karşı gösterdiği sivil zekâ ve zıtların dayanışmasıyla… En çok korktukları, engellemeye çalıştıkları da bu.