Genetik kodlarımızdan kaynaklanan bir durum mudur bilemem ama devletin kurucu liderlerine, parti liderlerine, tarikat ve cemaat liderlerine kutsallık atfetmekten bir türlü kurtulamıyoruz. Malum geçtiğimiz günlerde Harbiyeli genç teğmenlerin mezuniyet töreninde “Atatürk’ün askerleriyiz” sloganıyla başlayan tartışmalar, her gün başka bir boyutta karşımıza çıkıyor. Hemen belirtelim, askerler dahil, her bir birey “Atatürk’ün askerleriyiz” ya da “Türkiye’nin askerleriyiz” sloganları atabilir elbette. Ancak, her bakımdan buram buram kutsallaştırma kokan ve de ideolojik bir çerçeveye oturtulan bu tür hamasi sloganları evrensel demokratik değerler açısından sorunlu gördüğüm için itiraz ederim. Çünkü bu ‘tapınmacılık’ işi, sadece bir lider sevgisinden ibaret olmayıp, zamanla ülkedeki otoriter zihniyetin kalıcı hale gelmesini sağlayacak önemli bir unsurdur.
Maalesef dünya değişti, nesiller değişti ama Türkiye’nin sağcısının, solcusunun, İslamcısının arkaik zihniyet yapısı hiç değişmedi. Öyle anlaşılıyor ki 21. Yüzyılda bile Kemalettin Kamu’nun o “Kabe Arab’ın olsun, bize Çankaya yeter” şiirinde ortaya konan arkaik zihniyetin ilkel ruh halinden kurtulmaya hiç niyetimiz yok. Biliyorum liderlerine, şeyhlerine ‘iman eden’, onları icat ettikleri sloganlarla her gün takdis eden Kemalist, İslamcı, Ortodoks solcu ve milliyetçi müritler için kabul etmesi zor olsa da lider tapınmacılığının gündelik hayatın bir parçası haline geldiği ülkelerde ‘demokrasi’ ve ‘hukuk’ zihniyetinin gelişmesi pek mümkün değildir.
Unutmayalım ki modern demokrasiyle yönetilen ülkeler kurucu ve kurtuluş mücadelesi vermiş liderlerini tanrısal bir varlık olarak değil, ‘insan’ olarak görürler. Ayrıca hiçbir medeni memlekette ‘kurucu’ ve ‘kurtuluş mücadelesi’ veren liderler için ayinler düzenlenmez. Ama bizim ülkemizde tarikatlarda müritler şeyhleri için, Kemalist müritler Atatürk için, partili müritler de liderleri için tapınma ayinleri düzenlerler ve zihin dünyalarında her gün onları tavaf ederler. Dünyayı az çok okuyabilen herkes bilir ki demokrasilerde böyle bir ayin geleneği olmaz, olursa da o demokrasi olmaz… Ayrıca her gün Kemalizm’e ‘iman tazeleme’ hurafeciliğinin, akla ve bilime itibar eden Atatürk’ün “Muasır medeniyet seviyesi” hedefiyle de bağdaşması asla mümkün değildir.