1921 Anayasası olarak bilinen Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun ilk metninde ne Cumhuriyet vardır ne bayrak ne de başkent.
1923’te Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte yapılan bir değişiklikle Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’na “Türkiye Devletinin şekli Hükümeti, Cumhuriyettir” hükmü dercedilmiştir.
Dikkat edilsin: Burada sadece Cumhuriyetin kendisi vardır, nitelikleri yoktur.
1921 Anayasasının 2. maddesi ise aynen şöyledir: “Türkiye Devletinin dini, Dini İslâmdır. Resmi lisânı Türkçedir.”
Dikkat buyurun, “devletin dili” denilmiyor, “resmi lisânı” deniliyor. Bu iki tanım birbirinden farklıdır çünkü. 82 faşist anayasasında bu ayrımın nasıl ortadan kalktığını göreceksiniz.
Atatürk döneminde yapılan asıl kapsamlı anayasa 1924 Anayasasıdır.
Bu anayasanın ilk metninde devletin dini vardır. İkinci maddede bu apaçık “Türkiye Devletinin dini, Dini İslâmdır; resmi lisânı Türkçedir.” hükmü vardır.
1928’de yapılan bir değişiklikle “devletin dini” kaldırılıyor.
1937’de, yani Atatürk’ün ölümünden kısa bir süre önce yapılan bir değişiklikle de CHP’nin 6 oku/umdesi anayasaya “Cumhuriyetin nitelikleri” olarak şu şekilde giriyor: “Türkiye Devleti Cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, lâik ve inkılâpçıdır.”
Yani CHP’nin oklarından biri olarak kabul edilen laiklik cumhuriyetin ilanından 14 yıl sonra Anayasaya giriyor.
Ankara’nın başkent olduğu ibaresi de ikinci maddeyle kabul ediliyor.
Dikkat: Başkent zikrediliyor. Resmi dil vurgulanıyor. 1937’de yapılan değişiklikle 6 ok Anayasaya giydiriliyor. Ama 1921’de kabul edilen milli marş ve 1936’da resmen kabul edilen bayrak yer almıyor.
Yani demek istediğim şu: Atatürk dönemindeki anayasalarda (1921 ve 1924) ne milli marş ne de bayrak vardır.