Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Basın Tarihi’nin başlangıcında da hikâye ettiğimiz üzere Türkiye’de yazılı basın çok gecikmiş olarak ve Saray’a bağlı doğdu. Batı’da ise süreci sanayileşme tetikledi ve basını halk sahiplendi. Bu farklı gelişme çok farklı iki sonuç doğurdu, sanayileşmiş ülkelerde basın parasını halktan kazanırken Türkiye’de basın parasını siyasal iktidarlardan elde etti. Gelişmiş ülkelerde basının konularını halkın sorunları oluştururken, Türkiye’dekini siyaseten hazineye çökme kavgaları oluşturdu. Bunun hazin sonucu, basını hep siyaset dizayn etti, etmeye de devam ediyor. 2009 yılı da siyasal dizayn sürecinin hızlandığı bir yıldı. Siyasal iktidarın kendi medyasını inşa etmek istemesi de süreci hızlandırmıştı. Medyadan kimlerin tasfiye edileceğine, hangi patrona hangi listelerin verildiği dedikoduları ayyuka çıkmaya başlamıştı.
Gelişmiş ülkelerde gazetenin yayın politikasını “patronlar” değil genel yayın müdürleri belirler… Patronlar kendi görüşlerine uygun gazetecileri genel yayın yönetmeni yaparlar ama yayın politikasına karışmazlar. Gerçek bir genel yayın müdürü de kendi işine patron da dahil kimseyi karıştırtmaz zaten. Prensip budur. Gazeteler, “dükkân” değildir. Toplumun gelişmesinde, çarpıklıkların, haksızlıkların, yozlaşmaların düzeltilmesinde çok büyük rolleri vardır… Siyasi iktidarları haberleriyle denetlerler. Yanlış haber verdiklerinde de okurları tarafından cezalandırılırlar.
Daha önce de “tirajların ne zaman düştüğünü” geçmişe bakarak araştırmıştım. Gazetelerin tirajları ne zaman düşüyor ya da yükseliyor, tarihsel süreçleri tarayınca çok daha net ortaya çıkıyor. Siyasi iktidarlardan baskıdan medet umuyor ama baskı tiraja çare olmuyor. Ancak özgürlük artınca tirajlar coşuyor. Cumhuriyet rejimi de gazetecilik dünyasını susturmak ve demir yumrukla yönetmek için Takrir-i Sukûn yasasını çıkardığında basının rengi solmuş, gazetelerin hepsi birbirine benzemiş ve satışlar tepe aşağı gitmişti. Ancak özgürlükler ortalıktan çekilirken direnenler de büyük satış yakalayabiliyor. Aynı zamanda da basın tarihinin onurlu örnekleri olarak yerlerini alıyorlar.