Öcalan, bir değişiklik olmazsa 21 Ekim’de bir açıklama yapacak ve bu açıklamanın olumlu olması bekleniyor. Zaten öyle de olması lazım yoksa son krizin üstesinden gelerek sürece devam etme olanağı çok zayıflamış oluyor. Kandil’den beklenen cevap da Öcalan’ın açıklamasını etkileyecek tabii ki.
İşte bu hayati konuda Kandil’den İmralı’ya gidecek cevap çok önemli. Muhtemelen Kandil’i cesaretlendiren büyük ülkeler ve 6-7 Ekim de buna bağlı gelişti. Batı basınında çıkan PKK ve PYD güzellemeleri, ‘ABD bu sefer Kürtleri satmayacak’ vaatleri, ABD’nin PYD ile resmi görüşmelere başlaması, ‘Suriye’de IŞİD’e karşı en güçlü müttefikimiz PYD’ söylemleri de bu kuşkuyu doğrulayan bir resim ortaya koyuyor.
Türkiye’nin Suriye ve Kobani konusunda ne yaparsa yapsın hatalı olacağı veya batağa saplanacağı bir köşeye sıkıştırılmak istenmesi de senaryonun gerçekleşmesi için kurulmuş kapan gibi… Yani oldukça ciddi bir krizle karşı karşıyayız. Kandil ve PYD’nin Batı için araçsal bir değeri olduğu, PYD ve PKK’nın Türkiye’siz bir yolla kalıcı bir kazanım sağlayamayacağını anlatmak ne kadar mümkün bilmiyorum. Ama bu denenmeli.