Millet iradesi ve bürokratik vesayet arasındaki bu çekişmede, yapısal olarak milletin ilk cevabı, 2007 yılında geldi. 367 garabeti ile AK Parti’ye Cumhurbaşkanı seçtirmemek üzere hamle yapılınca, Cumhurbaşkanını halkın seçmesine dönük Anayasa değişikliği Ekim 2007’de yüzde 69 ile kabul edildi.
Bu bizim demokrasi tarihimizin kendi evrimsel sürecidir.
Cumhurbaşkanlığı makamı bu şekilde halkın emanetine alındı.
Ancak, bu durum yine de yürütmede çift başlılığı gidermiyordu. Halkın doğrudan seçtiği, çok geniş yürütme yetkileri bulunan ve aynı anda sorumsuz olan bir Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında her zaman ciddi sıkıntı yaşanacaktı. Hele de Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın ayrı partilerden olduğu dönemlerde, muhtemelen Başbakan’ın partisinden her zaman daha fazla oyla seçilecek Cumhurbaşkanı’nın bulunduğu bir sistem, pimi çekilmiş bomba demektir.
Yapılmak istenen bu karmaşayı gidermektir. Hem vesayetin önünü kapatmak, hem de yasama yürütme ve yargının alanlarını netleştirmektir.
Türkiye’nin demokrasi tarihinde bu değişiklik millet iradesinin bir devrimi olacak. Bunca cümle yazmadan, “CHP bu değişikliğe karşı” deseydik, derdimizi anlatmış olurduk zaten.