SEMİN SEZERER
seminsezerer@diken.com.tr
“Kömüre doyuramadık biz bu adamları. Köle gibi bir şeydik. Ama artık bırak madeni, kömür bile görmek istemiyorum.”
Bu sözler, Soma’daki maden faciasının yaşandığı gün izinli olduğu için madene inmeyen ama kendi vardiyasındaki neredeyse bütün arkadaşlarını kaybeden Yılmaz’a ait.
Yılmaz, konuştuğumuz herkes gibi görüntü veya soyad vermek istemiyor ama, “Herkese gerçekleri anlatmak gerek” diyor.
‘Maskelerin içi küf dolu’
Soma’da facianın dördüncü günü de aynı ‘resmi yalanlarla‘ geride bırakılırken, Yılmaz konuştuğumuz gün yemek yemiş ve ilk kez uyumuştu…
10 yıldır aynı madende çalışan Yılmaz, söze ihmallerden bahsederek başlıyor: “Maskelerin içi küf dolu, bir çekiyorsun içine, küf doluyor ağzın; yarısı da çalışmıyor. Madenin devlete ait olduğu zamandan kalan malzemeler kullanılıyordu hala. Sığınma odası da bir yalan, olsa insanlar kurtulurdu.”
’10 yıllık arkadaşımı tanıyamadım’
Tüm bu anlattıklarına karşın madenin denetlenip denetlenmediğini soruyorum. Yılmaz’ın yanıtı çok net: “10 yıldır denetim için madene gelen insan görmedik.” Yılmaz’a göre maden sahiplerinden iktidara herkes milleti oyalamaya ve kendilerini kurtarmaya bakıyor.
Madene arkadaşlarını kurtarmak için inen Yılmaz, aşağıda gördüklerini anlatırken yutkunuyor: “Bantların üzeri hep cesetti, hepsi yanmıştı, sadece kemikler kalmıştı. 10 yıldır, ailemden fazla gördüğüm çalışma arkadaşlarımı tanıyamadım. Gözümün önünden cenazeler gitmiyor. Dalıyorum hep. Onları öldürdüler.”
Taşerondan taşeron beğen
İşçilerin yöneticilerin kömür hırsına kurban edildiğini söyleyen Yılmaz, “Onlar ilk önce kömür istiyor, sonra insanları düşünüyor. Yedi bin, sekiz bin ton çıkardık, doyuramadık. Köle gibi bir şeyiz biz, mecbur kalıyoruz çalışmaya, herkes borçlu. Gariban insanlar var, arkasında duracak insanları yok” diyor.
63 lira yevmiyeye çalışan Yılmaz, hesabında hiçbir zaman tam olarak 63 lira görmediğini ama faciadan sonra maaşların hemen yattığını belirtiyor. Buna neden olan taşeronları da bir bir sıralıyor Yılmaz, hani devletin ve maden şirketinin ‘yok‘ dediklerinden: İmat, Mis, Ahmet Şengül, Gema, Baca, Celil, Özdemir, Abdullah Atmış…
Yılmaz facianın yaşandığı 13 Mayıs’tan bu yana tam 11 kilo vermiş. Artık Soma’ya bile dayanamadığını söyleyen Yılmaz, “Belki de İstanbul’a yerleşirim” diyor.