Gelecek Partisi ile Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi’ne ‘kumpas kurulabileceğini’ belirten CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yüzde 10’luk barajın kaldırılması gerektiğini savunarak, “Bu kumpası bozmak benim boynumun borcudur” dedi.
Kılıçdaroğlu, kulislerde erken seçim ihtimalinin konuşulduğu son dönemde, 2018’de İYİ Parti’ye verildiği gibi Gelecek Partisi ile DEVA Partisi’ne seçime girebilmeleri için milletvekili verilebileceğini söylemiş, bunun üzerine ‘vekil transferi’ tartışması başlamıştı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bunun engellenmesi için çalışma yapılmasını istemiş, AKP ve MHP’li hukukçular arasında bu konuda temaslar başlamıştı.
FOX TV’de İsmail Küçükkaya ile Çalar Saat programına katılan Kılıçdaroğlu, İYİ Parti için de benzer bir engellemenin gündeme geldiğini ama bunu bozduklarını ifade etti.
Kılıçdaroğlu şöyle konuştu: “İYİ Parti için demokrasiye kumpas kurdular. Ekrem İmamoğlu’na da kumpas kuruldu. Biz ikisini de bozduk. Şimdi Davutoğlu ve Babacan’a da kumpas kurmak istiyorlar. Biz bu kumpası da bozarız.
Biz şu anda her şeyimizle hazırız. Alanlardayız. Onlar erken seçim desin ya da demesin. Ekrem İmamoğlu’nun seçimi kazanmasını nasıl yaptılar. YSK’da kumpas kurdular. Şimdi Ali Babacan ve Davutoğlu için de kumpas kuruyorlar. Bu kumpası bozmak benim boynumun borcudur. Seçim barajını kim getirdi? Darbeciler. Madem darbeye karşısın neden bu anayasayı değiştirmiyorsun.”
Kılıçdaroğlu, siyasi partilerin ülkenin ortak sorunlarına çözüm üretmek için bir araya gelmesi gerektiğini belirtti.
Toplumun her kesimine dokunmak, her kesimin sorunlarını dinlemek ve o sorunlara çözüm üretmek için çaba gösterdiklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, Covid-19 salgını süresince her CHP’li belediyenin bölgesinin özelliklerini görerek politikalar oluşturduğunu, herkesin CHP’li belediyeleri alanda gördüğünü anlattı.
Bütün bunlara bakıldığında devletin ne kadar rahat ve kolay yönetilebileceğinin görüldüğünü savunan Kılıçdaroğlu şöyle konuştu: “En rahat yönetilebilecek kurum devlet yönetimidir. Çünkü devlet yönetiminde herkesin görevi yasalarla, yönetmeliklerle, tüzüklerle belirlenmiştir. Cumhurbaşkanının görevi nedir, var zaten orada. Bakanların, odacının, hemşirenin, doktorun, genel müdürün görevi nedir? Herkes kendi görevini yaptığı zaman zaten devlette her şey saat gibi çalışır.”
Siyasi partilerin ülkenin ortak sorunlarına çözüm üretmek için bir araya gelmesi gerektiğine işaret eden Kılıçdaroğlu şöyle devam etti: “Bizim siyasetçiler olarak elbette farklı görüşlerimiz olacak. Herbirimiz ayrı partiyiz, ayrı programlarımız var. Ama sonuçta hepimizin ortak hedefi nedir? Türkiye’yi nasıl büyütebiliriz, evdeki ekmeği nasıl büyütebiliriz, evde tencere sürekli nasıl kaynar, nasıl herkese istihdam yaratabiliriz, nasıl mücadele ederiz, Türkiye’nin gelirlerini nasıl artırabiliriz? Bütün bunların hepsini oturup konuşmak lazım. Geçmişte liderler turu yapılırdı, en önemli meseleler dile getirilirdi, bir kişi yönetirdi toplantıyı. Dolayısıyla her parti kendi görüşünü aktaracak.”
‘Farklı düşünceler zenginliktir’
Kılıçdaroğlu, siyasi parti liderlerinin aynı masa etrafında toplanmasını iktidarın kabul etmediğini ileri sürerken, gerekçeyi bilmediğini söyledi.
Kılıçdaroğlu şöyle konuştu: “Diğerlerini ayrı, kendisini ayrı tutuyor. Kendisini herkesin üstünde görüyor. Bu bildiğimiz kibir dediğimiz bir tutum. Kişinin kibre teslim olması, kibrin tutsağı olması kadar yanlış bir şey yok. İnanç açısından da insan hakları açısından da son derece yanlış bir olay. Kibirlenmeyin ya, niye kibirleniyorsun kardeşim? Herhangi bir siyasi partiyle oturup konuşabilirsin, tartışabilirsin. Uygarca tartışabiliriz. Elbetteki farklı düşünceler olacaktır. Farklı düşünceleri zaaf olarak görmek kadar yanlış bir şey yok. Farklı düşünceler zenginliktir.”
Kılıçdaroğlu, “Cumhurbaşkanı ile bir araya gelseniz ve sizden tavsiyede bulunmanızı istese, ona neler söylerdiniz” sorusuna şu karşılığı verdi:
“Önce gergin olmamasını, toplumun her kesimini kucaklamasını, devlette ciddi bir israf var israfın önlenmesi için ciddi çaba harcamasını, arada bir vatandaşlarla oturup konuşmasını, toplum arasında, sivil toplum örgütleri arasında ayrımcılık yapmamasını, Ekonomik ve Sosyal Konseyi hemen harekete geçirmesi gerektiğini, bu ülkenin sanayicisi, esnafı, çiftçisi var, onlarla arada bir konuşmasını, onların dertleri var onları nasıl çözeceğini onlardan dinlemesini isterdim. Belli aralıklarla siyasi partilerin genel başkanlarını davet edip onların düşüncelerini almalarını veya bir bayram gününde ortak fotoğraf dolayısıyla Türkiye’de birliğin ve bütünlüğün ne kadar önemli olduğunu göstermesini isterdim. Ayrıca kendisinin partinin genel başkanlığından ve parti üyeliğinden istifa edip tarafsız bir cumhurbaşkanı olmasını isterdim. Çünkü Anayasa’ya göre cumhurbaşkanları tarafsızdır, tarafsızlık üzerine görev yapacaklarına dair namusları ve şerefleri üzerine yemin ediyorlar. Ona uymasını, dolayısıyla tarafsızlık ilkesi içerisinde bütün siyasi partilere eşit mesafede olmasını söylerdim. Elbette her kişinin bir siyasi görüşü var. Sayın Erdoğan da sandığa gidip oy kullanırken kendi düşündüğü, inandığı partiye oyunu verir. Kimse ‘Neden buraya oy verdin’, ‘Sandığa gitme’ demiyor. Ama tarafsızlık ilkesi çok önemli.”
‘Devlet adaletle yönetilir’
Devlet yönetiminde tarafsızlık ilkesinin çok önemli olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Vatandaş ‘Türkiye’de adalet var mı’ diye yapılan bütün anketlerde adaletin olmadığını söylüyor. Adalet olsaydı adalet yürüyüşü mü yapardık? Adalet hava gibidir, hava kirli olduğu zaman siz havanın değerini ve önemini anlarsınız. Adaletsizliği beslerseniz ülkeyi yönetemezsiniz. Devlet adaletle yönetilir. Eğer bir siyasetçi adaleti kendi yönetim anlayışının birinci noktasına, birinci evrene koymuyorsa o asla iyi bir yönetici değildir.”
İş başına geldiğinde partili-partisiz ayrımı yapmayacağını dile getiren Kılıçdaroğlu şu ifadeleri kullandı: “Cumhurbaşkanı dediğiniz kişi tarafsız olmak zorundadır. Cumhurbaşkanı dediğiniz kişi devletin sigortasıdır. Sigortası attı mı her şey biter. Neden devletin sigortasıdır? Bir sorun çıktığı zaman sorunu çözmek için siyasi partileri o davet eder. ‘Gelin beyler, memleketin bu kadar derdi var ne kavga ediyorsunuz, gelin bakalım bu sorunu nasıl çözeceğiz.’ diyen. Şimdi bunu söyleyebilecek makam yok.”
‘Ek bütçe yapılmalı’
Kılıçdaroğlu, Covid-19 sürecinin çok daha başarılı yönetilebileceğini, kaynakların daha verimli kullanılabileceğini dile getirdi.
Partisinin ve partisiyle hareket eden ittifakının seçimi kazanması halinde ilk yapacakları şeyin devlette tasarruf olacağını ifade eden Kılıçdaroğlu, pandemi sürecinde ek bütçe yapılması ve orta vadeli programın yenilenmesi önerilerinde bulundu.
Bu yıl yüzde 5 büyümenin yakalanamayacağını, milli gelirin azalacağını anlatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: “Pandemi sürecinde 256 bin iş yeri kapandı. Kapanan iş yerlerinin sahipleri kiradaysa ne yapacaksınız? Demeniz lazım ki, ‘Senin üç ay kiranı ben ödeyeceğim.’ Milyonlarca işçi vardı o kapatılan iş yerlerinde. Diyecek ki, ‘Senin üç aylığını da ben ödeyeceğim.’ Sosyal devlet budur. Bu yeteri kadar yapılmadı. Bu insanların banka kredi kartı borcu, tüketici kredisi borcu yok muydu? Vardı. Ne yapması lazım bir sosyal devletin? ‘Kredi kartı borcu için hiç korkma ben bankalarla oturup konuşuyorum onlar bir yıl süreyle erteliyorlar. Senin faizini de ben ödeyeceğim’ diyebilir. Evinde oturan adamın borcu arttı ama devletten döviz garantili ihale alanların oturdukları yerde gelirleri arttı. Onlar bir özveride bulundu mu? Hayır, hiçbir özveride bulunmadı.”
‘Bankanın itibarıyla oynamamak lazım’
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun 2015’teki Yüksek Askeri Şura’da, MİT’ten gelen rapor üzerine ‘FETÖ’ darbe girişimini yöneten sözde ‘yurtta sulh konseyi’ üyesi eski tümgeneral Mehmet Dişli’nin emekliye sevk edilmesi konusunda ısrarcı olduğuna ilişkin sözlerinin hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu şunları söyledi: “O aşamada dosyaya müdahale edip Mehmet Dişli’nin emekli edilmemesini sağlayacak güç kimdir? MİT değil, çünkü o raporunu vermiştir. Başbakan değil, emekli edilmesini istemiştir. Onun üstündeki güç kimdir? MİT başkanı ve dönemin Genelkurmay başkanı neden Meclis’te kurulan 15 Temmuz Darbe Girişimi’ni Araştırma Komisyonu’na gelip bilgi vermediler? Niçin izin verilmedi? Bu olayın bilinmeyen, karanlık çok noktası var.”
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın, CHP’nin İş Bankası hisselerine el konulması ve iade edilmesine önceki yıllarda onay vermediğine ilişkin açıklamalarının hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, İş Bankası hisselerini sadece temsil ettiklerini, bankadan bir gelirleri olmadığını, Atatürk’ün vasiyetini yerine getirdiklerini, bankanın içişlerine karışmadıklarını anlattı.
İş Bankası’nın Türkiye’nin en güçlü, dünyanın en saygın milli bankalarından birisi olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: “Bu bankanın itibarıyla oynamamak lazım, ismini sık sık siyaset arenasına taşımamak lazım. Bankayı denetliyor musunuz? Denetliyorsunuz. Bankada bir yanlışlık varsa gidip zaten denetliyorsunuz. Hazine temsilcisi var. BDDK günün 24 saati denetliyor. Peki neden illa İş Bankası? Hep darbe dönemlerinde olmuştur bu. Kenan Evren de yaptı. Şimdi de 20 Temmuz sürecinden sonra aslında bir sivil darbe yaşıyoruz. İlla İş Bankası’na ‘CHP’nin oradaki temsil yetkisini CHP’nin elinden alacağız. Bunu Hazine’ye vereceğiz’ ya da bir başka yer planı bilmiyoruz. CHP’yi tahrik etmek istiyorlar. İşte CHP sokağa çıksın, itiraz etsin.”
‘Kesinlikle provokasyon’
Adana CHP Yüreğir Gençlik Kolları Başkanı ve İzmir’de bazı camilerin hoparlörlerinden müzik yayını yapılması ilişkin sosyal medyada paylaşımda bulunan Banu Özdemir’in tutuklanmasına ilişkin soruyu yanıtlarken Kılıçdaroğlu, “Erdoğan, toplumun yaşadığı derin sarsılmayı toplumun gözünden kaçırmak için bir düşman yaratma zorunda. Ona göre düşman da CHP. CHP’yi her konuşmasında kuralsız bir şekilde suçluyor” iddiasında bulundu.
Yüreğir Gençlik Kolları başkanının Adana’daki Vefa Grubu’nun gönüllüsü olduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, Adana’da CHP’li belediyelerin, yardımları dağıtmak için vali ve kaymakamın istediği üzerine 195 personel görevlendirdiğini, 65 de araç verdiğini kaydetti.
Kılıçdaroğlu, İzmir’de bazı camilerin hoparlörlerinden müzik yayını yapılmasına ilişkin İzmir il başkanını aradığını ve savcılığa suç duyurusunda bulunmaları gerektiğini söylediğini ve büyükşehir belediye başkanının yaptığı basın toplantısında olayın kınandığını anlatarak, “Eski bir partili kendi Twitter hesabından internet sitelerinden aldığı bir şeyi paylaşıyor. Bunu da tutukladılar. Peki bu mu yapmış? Hayır. Bunu kim yaptıysa niye bulmuyorsun da CHP’yi suçluyorsun. Kesinlikle provokasyon” dedi.