MERT YILDIZ
mertyldz@gmail.com / @my2048
Bugün cari açık günü. Merkez Bankası her ayın 10’unda cari açık verisini açıklar.
Gazetelere manşet bile olmaz ama bu veri Türkiye’nin iç ve dış siyasetine çok önemli etkileri olan bir veridir aslında. Nasıl mı? Anlatayım…
Ülkemize giren döviz ve çıkan dövizi bu veriden takip edebiliriz. Bizim gibi cari açığı bulunan ülkeler bu açığı finanse etmek zorundadır. Peki nasıl?
Birkaç yolu var: doğrudan yatırım (yabancı gelip bizde fabrika veya emlak alır), portföy yatırımı (yabancı hisse veya bono alır) veya yabancı bankalar bizim şirketlerimize borç verir. Hiçbiri olmazsa açığı kapamak için Merkez Bankası rezerv satar.
Son moda yöntem: Allah kerimdir
Aslında son dönemde revaçta olan bir yöntem daha var. Teknik dilde ‘Net Hata Noksan’ (NHN), halk dilinde ‘Allah kerimdir…’
Bir para geldiğini biliyoruz ama kaynağını tespit edemiyoruz. Şubat ayında cari açığın 4.3 milyarlık kısmını kaynağı bilinmeyen bu dostlarımız kapattı. Allah onlardan razı olsun.
Bildiğiniz bavul ticareti ama bildiğiniz gibi değil
Genelde bu tür kaynağı bilinmeyen para illegal yollardan ülkemize giriyor. Bunun büyük çoğunluğu sınırlarda kontrol edilmeyen araba, tır, uçakla taşınan bavullar. Bu sektörün adı da bavul ticareti.
Eskiden ülkemizde çok yaygındı bu bavul ticareti. Yerli üretim sınırlıydı. Her malı ithal edemezdiniz. Bu yüzden yurtdışına gidenler müzik seti, televizyon gibi bilimum ürünü bavula doldurup Türkiye’de vergisiz satardı. Bavul genişledikçe genişledi. Bu sayede bir kesim zengin bile oldu.
Artık o günler geride kaldı. Önce gümrük gözetimimiz ıslah oldu. AB Gümrük Anlaşması’yla ithal ürünler arttı. Üretimin de çeşitlenmesiyle bavul ticareti ortadan kalktı. Artık dışarıda üretilip de Türkiye’de bulamayacağımız mal yok gibi. Fiyatlar arasında bazen ufak tefek farklar oluşuyor fakat bu farklar bilet alıp o ülkeye uçup Türkiye’ye illegal yoldan ithal etmenize değecek kadar değil.
‘Sarraf’ ile ‘rıza’
Bugünlerde iki türlü bavul ticareti kaldı.
Birincisi çok masum: Türki cumhuriyetlerde yaşayan dostlarımız Türkiye’ye gelip bavullarını doldurup ülkelerine geri dönüyor. İstanbul Atatürk Havalimanı’nda F ve G kapılarına doğru giderseniz bu arkadaşların bavullarını daha yakından inceleyebilirsiniz.
İkinci tür bavul ticareti biraz daha karlı. Çünkü bu bavulda müzik seti ve laptop taşınmıyor, külçe külçe altın kaçırılıyor. Genelde İran, Irak ve Suriye gibi güneydoğu komşularımıza.
Diyeceksiniz külçe külçe altın bavula sığar mı, sığsa da bavul yırtılır…. Haklısınız, bu yüzden bu işle ilgilenen özel kişiler var. Bu kişilere ‘sarraf’ deniyor. Sarraf arapça bir kelime. Sa-ra-fa (صرف ödemek demek) fiilinin isim hali. Sarraf ödeyen kişi oluyor. Örneğin ‘masraf’ da aynı fiil kökünden geliyor. Öyle işte. Devlet büyüklerinin ‘rıza’sını alırsanız bu işle uğraşabilirsiniz. ‘Rıza’ (رضى) da Arapça bir kelime, ‘tatmin olmak’ demek. Bilmiyorum, tezatı görebiliyor musunuz?
Eğer meslek ismi konusunda söylediklerime inanmıyorsanız sözlükten bakabilirsiniz. Eğer altın ticaretine inanmıyorsanız aşağıdaki görsele bakabilirsiniz.
Eğer ülkemizde çok ciddi bir altın madeni bulunmadıysa ki bulunmadı, nedir bu altının kaynağı diye sormak lazım. Kaynağı işte bu iş. Sarraflık.
Alan mutlu satan mutlu
Aslında iş basit. İran gibi bankacılık sistemine ambargo uygulanan ve dolar cinsi ödemeyi kabul edemeyen bir ülkeden kaçak petrol alıp Türkiye’ye sokuyorsunuz. Peki dolar ödemeleri kabul edemiyorsa nasıl ödeyecekseniz? Türk Lirası’yla değil herhalde, altınla. Ama Türkiye’de yeteri kadar altın yok…
O zaman bir Afrika ülkesinden legal veya illegal yoldan Türkiye’ye altın ithal ediyorsunuz. Legal yoldan ettiyseniz bir kamu bankasını (mesela Halk Bank olabilir) kullanarak bu altınları sisteme sokmuş gibi gösteriyorsunuz ama gerçekte altınları aynı bavula koyup illegal bir şekilde İran’a gönderiyor, almış olduğunuz petrolün ödemesini yapıyorsunuz.
Petrolü alan mutlu çünkü ucuza petrol alıyor. Petrolü satan mutlu çünkü ülkede ambargo var, Avrupa’ya petrol satamıyor.
Artık bu tür ticaret çok gelişti. Altınla başladık, şimdi terör örgütlerine silah yardımı şeklinde devam ediyor.
Bavulla gelen bavulla gider
Ha bavul ha konteyner ne önemi var?
Bu ticaretin iki önemi çok önemli etkisi var. Biri ekonomik, diğeri politik.
Ekonomik etkisi cari açığa. Bu sağlam bir finansman kanalı değil. Bavulla gelen, bavulla gider. Cari açığı finanse edemezseniz Türk Lirası değer kaybeder. Döviz açığı bulunan şirketler ödeme yapmakta zorlanır.
Küfretseniz de kahraman gibi karşılanırsınız
Ama bu yeni bir şey değil. Daha önemlisi siyasi etkileri. Siz tek başınıza bütün Batı’nın ambargo uyguladığı rejimi illegal yollarla ayakta tutuyorsanız, Batı’yla aranızın iyi olmasını bekleyemezsiniz. Ama İran’a böyle bir iyilik yaptıktan sonra ziyaretinizden önce küfretseniz de kahraman gibi karşılanırsınız.
Hayatta doğru dostları seçmek çok önemlidir. Bugün İran dostumuz. Bizi yüceltir ama yarın öbür gün bu ambargolar kaldırıldıktan sonra bizim sarraflarımıza ihtiyacı olmadığında yaptıklarınızı yüzümüze vurmaya kalkarsa?
Yarın öbür gün Suriye üçe bölünürse (Kürtler, Sünniler ve Aleviler olarak) komşunuzun düşmanına silah yardımı yapmış olmak ilişkilerimizi nasıl etkiler sizce?
Sonuç itibarıyla cari açık deyip geçmeyin. Görüyorsunuz bu aylık verinin iç ve dış siyasete etkisi büyük.
Bugüne kadar Türkiye’nin gördüğü her büyük kriz bu cari açığın finansmanı yüzünden oldu. Para bulamadık battık. Bundan sonraki krizlerde cari açık yüzünden olacak gibi ama ekonomik değil, siyasi krizler olacak.