BURCU KARAKAŞ
Aşırı hızla giderken çarptığı ekip otosunda bir polisin ölümüne, bir polisin yaralanmasına yol açan sinemacı Sinan Çetin’in oğlu Rüzgar Çetin’in serbest bırakılması, kamuoyunda geniş yankı uyandırdı.
Bu olayı da ele alıp düşünüldüğünde; Türkiye’de, Rüzgar Çetin gibi motorlu taşıtla ölüme sebebiyet vermelerine rağmen cezasız kalan sürücü ve sorumluların sayısı ise hiç de az değil.
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğrencisi Şule İdil Dere, 12 Mayıs 2016 tarihinde Kadıköy Yoğurtçu Parkı’nda yürüdüğü sırada yaya-bisiklet yolunda çalışma yapan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait bir hafriyat kamyonu tarafından ezilerek can verdi.
Park içinde yapılan çalışma sırasında herhangi bir önlem alınmamış, 23 yaşındaki Dere’nin ölümü göz göre göre gelmişti. Çalışmanın yapıldığı alanda ne tek bir görevli ne de levha ya da ışık vardı.
‘Gerekli tedbirler alınmıştı’
Kamyon şoförü M.K., Şule İdil Dere’nin cenazesi henüz defnedilmemişken, olaydan yalnızca bir gün sonra yani 13 Mayıs’ta serbest bırakıldı.
Ailesi, 13 Haziran’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’ne sorumluların ortaya çıkarılması için soru önergesi verdi.
İBB, 28 Ağustos’ta, yasal cevap süresinin dolmasına iki gün kala verdiği yanıtta, “Belge masrafını karşılayarak şahsen Deniz Hizmetleri Müdürlüğümüzden talep ettiğiniz belgeleri alabilirsiniz” dedi.
Bunun üzerine Dere ailesi, 3 Ağustos’ta İBB Deniz Hizmetleri Müdürlüğü’ne hangi güvenlik tedbirlerin alındığını ve bu tedbirleri almakla kimlerin yükümlü olduğunu sordu.
Müdürlük, çalışmayı kendi birimlerinin planladığını, ihalenin İSTAÇ AŞ’ye verildiğini ve gerekli tedbirlerin alındığını söyledi. Bu arada Şule İdil Dere’nin ölümünden sonra İSTAÇ AŞ, Kurbağalıdere’den balçık taşıma işini parkın içindeki yaya yolundan yapmayı bıraktı.
Savcılık soruşturması ise halen devam ediyor.
‘Kader, ne yapalım’ deniliyor’
Avukat Fahrettin Ozan, Dere’nin ölümü gibi can kaybıyla sonuçlanan olayların ‘kaza’ olarak değerlendirildiğini ve caydırıcı cezaların verilmediğini savunuyor: “Yayalara açık olan parkın içinde gerçekleşen olay, iş güvenliği ihlalinden kaynaklanıyor. Maalesef bu tür olaylar kasıtlı olmadığı düşünülerek ‘kaza’ olarak görülüyor, kabulleniliyor. ‘Kader, ne yapalım’ deniliyor. Sadece halk değil, yargı erki tarafından da böyle görülüyor. Cezalar caydırıcılık ilkesine uygun olarak işletilmiyor. Biz başından beri bu olayın iş güvenliği önlemi alınmamasından kaynaklı cinayet olduğunu söylüyoruz. Şoför maalesef tutuklu değil. İdil’in cenaze törenindeyken kazaya sebebiyet veren şoförün serbest bırakıldığını öğrendik.”
‘Deliller toplanmamışken serbest kaldı’
Aynı zamanda ailenin yakını da olan avukat Ozan, savcının tutuklama talebine rağmen şoförün delil yetersizliğinden serbest bırakıldığını anlatıyor: “Gereksiz tutuklamaları doğru bulmuyoruz ama ölümlü bir kaza olarak addedilen olayda şoförün 24 saat bile gözaltında tutulması belki adamın vicdan muhasebesi yaparak bundan sonra daha dikkatli davranmasını sağlayacaktı. Daha deliller toplanmamış, yeterli inceleme yapılmamışken, cenaze daha defnedilmemişken, kusurlu ya da değil, 24 saat içinde serbest bırakılması sürücüye de yapılmış haksızlıktır.
Belki vicdan muhasebesi yapacak imkan bulacaktı. Tek başına kusur, sürücüde de değil. O sırada orada gözcü lazım, oraya bariyer koyulması lazım. İşi yürüten İstanbul Büyükşehir Belediyesi, belediye de sorumlu.”