ZEYNEP GÜVEN ÜNLÜ
zeynepguven@diken.com.tr
@zeynepguvenunlu
Dünya Kupası’nda dün oynanan Japonya – Almanya maçından sonra, Japonların tribünlerdeki çöpleri toplayıp etrafı temizlemesi haber oldu. Oysa bir Japon için çöp atmak bundan çok daha fazlasını ifade ediyor.

2018 yılında altı ay boyunca Japonya’da yaşadım. Dönüşte yiyip içtiğimden çok gezip gördüğümü, ama en çok da attığım çöpleri anlattım.
Japonya’da çöp atmanın ne kadar ciddi bir iş olduğunun anlaşılması için ülkenin kuzeyindeki Sapporo şehrindeki ikinci günümde başıma geleni anlatayım:
İlk geceyi otelde geçirdikten sonra, altı ay boyunca yaşayacağımız apartmana taşınırken kapıda yaşlı bir hanımla karşılaştık. Yerleşme işlerinde bize yardım eden iki arkadaşımıza dönüp bir şeyler söyledi. Ne dediğini sorduk.
Yeni bir ülkede, şehirde, evde yeni hayatımıza başlarken, müstakbel komşumuzun söylediği ilk cümlenin “Çöpleri düzgün atsınlar” olduğunu öğrendik!
Çöp işinin ciddiyetini, eve girip bizim için hazırlanan bilgi dosyasına bakınca hemen anladık. Yıllık bir çöp takvimi çıktı dosyadan, evin en görünür yerine poster gibi yapıştırdık, ilk günden itibaren hangi tür çöpün, nasıl bir poşette, haftanın hangi günü atılacağını oradan takip etmeye başladık.


İlk günler çok da kolay geçmedi. Daha doğrusu, yerleşme telaşında olduğumuz için çöp sorunsalını bir süre yok saydık, ta ki üç gün boyunca atmadığımız ambalajlar, kutular, kağıt poşetler evin bir köşesinde küçük bir tepecik oluşturana kadar. Bir ara kendimizi, ‘adam öldürmüş de cesedi ne yapacağımıza karar vermeye çalışıyormuş’ gibi hissedince işe ciddi olarak el attık.
Japonya’da çöpler yedi ayrı sınıfa ayrılıyor: ‘Geri dönüşümlü plastik’, ‘kağıt’, ‘yakılmaya uygun çöpler’, ‘cam ve teneke’, ‘küçük ev aletlerini de kapsayan eşya kategorisi’, ‘bitki ve dallar’, ‘her türlü mobilya ve ev eşyası.’
Her sabah elimizdeki takvimden o gün hangi kategoriyi atacağımıza baktık. Kağıt çöpler mesela, ayda yalnızca iki kere atılıyordu.

O yıl 14 Şubat’ı, yalnızca sevgililer günü olduğu için değil, kağıt çöp atma günü olduğu için de coşkuyla karşıladım. O gün on dört günlük kağıt çöpümüzle vedalaşmak hakikaten hafifletici bir duyguydu.
Çöpü yalnızca doğru günde değil, doğru poşette de atmak gerekiyor. Bu poşetler ise marketlerde parayla satılıyor. Devlet çöp vergisini bir nevi poşetten alıyor.
Bu çöpleri her köşe başında bulunan çöp kutularına attığımızı filan sanmayın. Öyle bir şey yok. Hatta Japonya’yı bilenler bilir, sokaklarda çöp kutusu ya da çöp bidonu da yok. Gün içinde bir şekilde çöp üretirseniz bunu akşam evinize getirip yine kendi çöpünüze atıyorsunuz. Ertesi sabah da yaşadığınız evin ya da apartmanın çöp atma bölümüne bırakıyorsunuz.
Böyle bir ortamda, az çöp üretmek hakikaten refleks haline geliyor.
Bütün bu çekilen sıkıntının bir karşılığı var elbette. Japonya az çöp üreten bir ülke değil, ambalajı, paketlemeyi seviyor ama geri dönüşüm konusunda hayli başarılı, oranın hayli yüksek olduğu biliniyor. Sapporolu arkadaşlar, prosedürün Japonya’nın her şehrinde farklı olduğunu, buradaki uygulamanın gevşek sayılabileceğini söylüyorlar.
Çok uzun yıllardır Sapporo’da yaşayan Amerikalı arkadaşım Bob’a sormuştum: “Çöpleri doğru düzgün atmazsak başımıza ne gelir?” “Bir cezası yok” demişti, “sadece çöpü almazlar ve uyarı notu bırakırlar.” “Eee, nolmuş” der gibi bakınca, devam etti: “Bu bir Japon için utanç verici bir durum ve yeterli bir ceza.”
Tahminim o ki, Japon taraftarlar Almanya’yı 2-1 yendikleri maçın sonunda tribünü temizlerken, muhtemelen çöpleri gerektiği gibi ayrıştıramadığı için hayıflanıyordu.