Penis müzesi bulunan bir ülkede seks büyük bir mesele olmasa gerek. Peki acaba bu yaklaşım diğer uluslar için de işe yarar mı?
‘Kahveden önce seks‘, İskandinav romantik alışkanlıklarının vazgeçilmez klişesi, ancak her ülkede farklı bir anlam ifade ediyor. İsveç’te, açık sözlü, etkili bir flört tarzının kısaltması. Yalnızca İzlanda’da tam anlamıyla kullanılıyor; ne olursa olsun -ister birlikte yaşayın ister hiç olmamış gibi davranın- olası her türlü romantik değişim, bir randevudan ziyade seksle başlayacaktır.
Eğer bu anlaşmanın hiçbir ön bilgi olmadan nasıl yapıldığını merak ediyorsanız, İzlanda’nın nüfusunun 400 binin biraz altında olduğunu unutmayın.
The Guardian’ın aktardığına göre 26 yaşındaki grafik tasarımcı Völun, “İzlanda’nın flört kültürünü tanımlayan şey, birini gerçekten aramamanızdır, çünkü onu zaten tanıyorsunuzdur” diyor.
Öyle ki İzlandalıların birlikte olmadan önce akraba olmadıklarından emin olmak için kontrol ettikleri bir uygulama bulunduğu ileri sürülüyor. Gazeteci Jóhannes Bjarkason ise “Bu temelde bir efsane, sadece çevrimiçi bir soyağacı hizmeti var” diyor.
İzlanda’da nadiren yabancı biriyle iletişim kuruyorsunuz. Ayrıca flört etmek insanların bir araya gelme yolu değil. 31 yaşındaki marangoz Siggi, ilk ilişkisinin başlayışını şöyle anlatıyor: “Klasik İzlanda usulüyle bir barda tanıştık, çok sarhoş olduk, öpüştük. Bu güzel bir akşama dönüştü.”
Aslen Ukraynalı 30 yaşındaki Irina Zubenko ise “İzlanda’da genellikle hemen birlikte yaşamaya başlarlar. Birinin yatağında uyanırsınız ve sadece onunla yaşamaya devam etmeye karar verirsiniz” diyor.
Yine de randevuya çıkmıyorlar. “Unutma” diyor Zubenko: “Burada birini randevuya davet etmek iflas edeceğin anlamına gelir. Bu yüzden onun doğru kişi olduğundan gerçekten emin olmalısın.”
Zubenko, “Farklı partnerlerle bir sürü çocuğa sahip olmak da normaldir” deyince Baldur Þórhallsson araya giriyor: “İzlanda’da çocuk sahibi olmak her zaman mutlu bir şey olarak görülüyor. Bekar olmanız veya bir ilişki içinde olmanız önemli değil, kariyerinizi sonlandıran veya kariyerinizi engelleyen bir şey değil. Mutlu bir durum.”
Cinselliğe gelince, Àstròs, “Burada kimse bunun sadece evleneceğiniz biriyle yaşayacağınız kutsal bir şey olduğunu düşünmüyor” diyor.
İzlanda cinsel açıdan her zaman bir istisna, cinselliği yaşamaya çok erken yaşlarda başlıyorlar (15,7 yaş), daha fazla partnerleri oluyor, bunların da çoğu (yüzde 71) tek gecelik ilişki yaşadığını söylüyor.
Bu rakamların hepsi Durex’in 2000’lerin başında yaptığı küresel seks anketinden.
“Burada sokakta gerçekten laf atılmaz” diyor Àstròs: “İnsan olarak saygı görüyoruz. Et parçaları gibi muamele görmüyoruz.”
23 yaşındaki arkadaşı Jóhanna, bunun yine kısmen ülkenin küçüklüğünden kaynaklandığını söylüyor.
İzlanda, penis müzesi bulunan iki ülkeden biri (diğeri Japonya) ve bu müze, vücut hakkında bir pragmatizmi ve bu tuhaflığın öz farkındalığını damıtıyor. Müstehcenlikten uzak olmak onların işi.
Londra ve Reykjavik’te yaşayan 51 yaşındaki şarkıcı Heiðrún Anna Björnsdóttir “Burada kimse flört etmez ama bir barda hoşlandığın birini görürsen, ‘Bir dahaki sefere havuzda buluşalım mı’ dersin. Yani insanlar daha rahattır” diyor.
42 yaşındaki Jón Trausti Sigurðarson, Grapevine’ın yayıncısı ve İzlanda’nın flört kültürünü şöyle açıklıyor: “İzlanda’da burjuva yaşam tarzının bir geçmişi yok. Kur yapmak, kurumlara, restoranlara gitmek, çok yeni. Tarım toplumunda bir flört kültürü yok ve şehir kültürümüzün baskın hale gelmesi için yeterince uzun süre mevcut değil.”
Benzer şekilde, ataerkillik de asla yerleşme şansı bulamamış: “Kırsal bir toplumu düşünürseniz, cinsiyetler için açıkça farklı roller vardı ancak ille de tek taraflı bir güç dengesizliği yoktu. Herkes taşıyabileceği ağırlığı taşıyordu. Viktorya dönemi yoktu, 50’ler Amerika’sındaki gibi evde kalan anne ideali yoktu.”
1975’te ünlü bir kadın grevi vardı, ‘Uzun Cuma’ olarak bilinirdi çünkü erkekler kendi çocuklarına bakmak zorundaydı ve bundan sonra bu fikir yerleşti. Beş yıl içinde, dünyada ilk kez bir kadın başkanları oldu: Vigdís Finnbogadóttir. 1983’te İzlanda’nın parlamento seçimlerinde tüm listeler kadınlardan oluşuyordu, feminist parti kadın ittifakı ilk koltuklarını kazandı. 2000’de ücretli babalık izni geldi, 2010’da bir kadın başbakan, Jóhanna Sigurðardóttir – dünyanın ilk eşcinsel hükümet başkanı oldu.
Şehir merkezindeki 22 numaralı barın müdürü 25 yaşındaki Magnea, “Cinsiyetler arasında daha eşitiz, LGBTQ konularında daha ileri görüşlüyüz” diyor ve ardından İzlanda’nın eşcinsel ilişkilere karşı yasayı kaldırdığı tarihe dikket çekiyor: “Ah evet. 1940. Dünyanın geri kalanı savaşla meşgulken.”
Ayrıca romantik sahnenin boşanmış insanlar için biraz farklı göründüğünü söylüyor: “O zaman gerçekten zor. Hepsi, ‘Burada tanımadığım kim var ki?’ diye düşünüyor. Herkes başkasının eski kocası.”
Reality TV yıldızı ve rapçi Bassi, çoğumuzu çileden çıkaracak bir gözetleme kültürünü rahat rahat anlatıyor. “Çok çabuk kötü bir üne kavuşabilirsin ve sonra kimse seninle buluşmak istemez.”
Àstròs, Margrét’in görüşüne katılıyor: “Çok açık sözlü olduğumuzu söylüyoruz ama gerçekten iletişim kurup kurmadığımızı merak ediyorum. İnsanlar birlikte uyuyor, bundan bahsetmiyor ve sonra hiçbir şey olmuyor. Hiçbir adım atmadığınızda bir sonraki seviyeye geçmek daha zor.”
Her ikisi de 26 yaşındaki Issar ve Inga bir çift. Okulda tanışmışlar ve yedi buçuk yıldır birlikteler. Issar, “Ülke olarak çok liberaliz” diyor: “Seks büyük bir mesele değil. Ama belki de büyük bir mesele olmadığında işe yaramıyor. Herkes ‘tanışıyor’; bir ilişki içinde değil; dışarı çıkmıyor; ‘Buna bir etiket koymayalım’ deniyor ve sonra sönüp gidiyor.”