
LEVENT GÜLTEKİN
acikcenk@gmail.com
@acikcenk
Muhalif kesimdeki, ‘Millet İttifakı’nın adayı kim olmalı’ tartışması giderek tatsız bir hal alıyor.
Altılı Masa’da yapılmayan tartışmalar tv ekranlarından sürdürülüyor.
Bu tartışmaların muhalif kamuoyunda endişe, karamsarlık ve ayrışma yarattığı ortada.
Buna rağmen liderler bu tartışmaların önünü alacak bir yaklaşım içine girmiyor.
Görünen o ki toplumda oluşan endişe, karamsarlık, tedirginlik, dahası isimler üzerinden yapılan tartışmaların neden olduğu ayrışma liderlerin pek umurunda değil. Öyle olsa meseleye el koyar, masada bu tartışmaların önünü kesecek bir karar alırlar.
Fakat bu meseleyi masada konuşmaktan inatla kaçınıyorlar. Kamuoyuna, “Şimdiden aday tartışması yapmak doğru değil” diyorlar ama en yıpratıcı tartışmaları ekranlardan kendileri yapıyorlar.
Altılı Masa’nın henüz kamuoyuna yansıyan bir kararı olmadığı halde kimi CHP’liler, Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını dillendirmekte, dahası bu adaylığı bir hak olarak görmekte beis görmüyor.
Sadece kimi CHP’liler de değil, Kemal Kılıçdaroğlu da Altılı Masa’da henüz konuşulmadığı veyahut kamuoyuna açıklanan bir karar olmadığı halde adaylık imasında bulunmaktan, kamuoyunu kendi adaylığına hazırlayacak söz ve yaklaşımlardan uzak durmuyor.
Kemal beyin normalde Altılı Masa’nın kararını beklemesi gerekiyor. Fakat bir taraftan, “Kararı masadaki liderler verecek” deyip diğer taraftan bazı üstü kapalı açıklamalarla adaylığını ilan ediyor. Kendi adaylığını ilan etmekle kalmayıp muhalefetin en büyük partisi olmanın verdiği avantajla, adı geçen veyahut geçmeyen muhtemel isimlerin adaylık ihtimallerini de ortadan kaldırıyor.
Bu duruma itiraz eden İYİ Partililer var.
Yavuz Ağıralioğlu gibi kimi İYİ Partililer, Kemal beyin adaylığına yönelik endişelerini paylaşıp risklerine dikkat çektiğinde de bazı muhaliflerin hedefi haline geliyor.
Fakat, “Kemal Bey aday olmamalı, kazanamaz” diyen İYİ Partilileri bozgunculukla suçlayanlar nedense HDP’nin, “Milliyetçi biri aday olursa biz oy vermeyiz” türü açıklamalarına sessiz kalıyor.
HDP’nin milliyetçi bir adaya oy vermeyeceğini -şimdiden- ilan etmesinin kimi milliyetçilere de HDP’nin desteklediği bir adaya oy vermeme hakkı sağladığını, bu tartışmanın toplumu ayrıştırdığını, bu tür söz ve yaklaşımların milliyetçi seçmeni Cumhur İttifakı’na ittiğini ve muhtemel adayın işini daha da zorlaştırdığını görmemiz gerekiyor.
Nedense adaylık tartışmasında daha çok İYİ Partililerin söz ve eylemleri tartışma konusu yapılıyor ama diğer partilerin yaptığı yanlışlar pek tartışılmıyor.
Bana göre bu yıpratıcı tartışmaların asıl sorumlusu CHP ve İYİ Parti lideri Meral Akşener.
CHP sorumlu çünkü, Altılı Masa’nın kararını beklemeden topluma bir isim dayatıyor ve herkesin de tartışmasız o ismi kabul etmesini bekliyorlar.
Masaya rağmen aday dayatmayı, kamuoyunu o adaya hazırlamayı hak görüyorlar, bunun yanlış olduğunu söyleyenleri de nifak çıkarmakla suçluyorlar.
Kemal beyin kazanıp kazanamayacağına veyahut kazansa da ülkenin yaşadığı devasa sorunların altından kalkıp kalkamayacağına yönelik endişeleri dile getirenleri de ‘bozgunculuk‘la itham ediyorlar.
CHP’liler, Altılı Masa’nın birlikteliğini, masa nezaketi ve ortaklık hukukunu gerçekten önemsiyorsa isim dayatmaktan vazgeçmeli.
Dahası, isim önermenin vaktinin henüz gelmediğini, şu anda programın konuşulduğunu söylüyorlar ama yine de Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına kamuoyunu hazırlayıcı söz ve yaklaşımlardan uzak durmuyorlar.
İsim önerme ile isim dayatma arasındaki farkı sanırım hepimiz biliyoruz.
Hem masaya hem de kamuoyuna isim dayatmaya devam ederlerse birilerinin de buna karşı çıkma ve muhtemel risklere dikkat çekme hakkı olduğunu görmeliler.
Bana göre adaylık tartışmasının bu kadar zarar verici bir boyuta gelmesinin diğer sorumlusu da İYİ Parti lideri Meral Akşener.
Çünkü Meral hanım, Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığıyla ilgili gerçek görüşünü partisiyle ve kurmaylarıyla paylaşmıyor.
İkili görüşmelerde liderler ve muhtemel adaylar hakkında söylemekten imtina etmediği sözleri masada parti liderlerine söylemekten kaçınıyor.
Dahası, partisindeki endişeleri, itirazları masaya taşımıyor.
Masada kendisinin konuşmadığı, paylaşmadığı endişeleri, itirazları kimi İYİ Partililerin ekranlardan dile getirmesine göz yumuyor.
Halbuki Meral hanım istese masada yapacağı bir konuşmayla CHP’nin bu tutumunu gözden geçirmesini ve ana muhalefet partisinin sağlıklı bir yola girmesini sağlayabilir ve bu tartışmaların önünü alabilir.
Ama bunu yapmıyor.
Hem Kemal beyin adaylığına karşı ortaya gerçek bir itiraz koymuyor hem de karşıymış gibi davranarak partisindeki karşıtlığın daha da büyümesine neden oluyor.
Dahası bu tutumunun İYİ Parti’de Kılıçdaroğlu karşıtlığını daha da büyüttüğünü ve partinin milliyetçi tabanını Cumhur İttifakı’na ittiğini de ya fark etmiyor ya önemsemiyor.
Ekranlardan Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı üzerinden tartışma yapan, endişelerini paylaşan ve muhtemel risklere dikkat çeken İYİ Partili siyasetçiler de asıl sorulması gereken soruyu kendi liderlerine sormuyor.
Dahası İYİ Parti lideri Akşener’in tam olarak ne yaptığı, ne yapmaya çalıştığı üzerine pek kafa yormadan tartışmayı Kılıçdaroğlu ismi üzerinden sürdürüyorlar.
İYİ Partili siyasetçiler gerçekten Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını riskli buluyor ve kazanamayacağı endişesi taşıyorsa öncelikle dönüp kendi liderlerine, “Masada bu konuyu niçin konuşmuyor ve Kılıçdaroğlu’nun adaylık meselesinde kamuoyunda mesafe almasına niçin göz yumuyorsunuz?” sorusunu sormalı.
Bunca yıldır siyaseti takip eden, kapı arkası konuşmalardan birazcık da olsa haberdar olan birisi olarak söyleyebilirim ki Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener’in onayını almadan adaylık meselesinde bu kadar ileri gitmez veyahut gidemezdi.
Burada hem İYİ Partili siyasetçilerin hem de hepimizin üzerinde düşünmesi gereken asıl konu, Meral hanımın masada veyahut ikili görüşmede Kemal beyin yüzüne karşı dile getirmediği itirazları kimi kurmaylar aracılığıyla ekranlardan yapılmasına niçin göz yumduğu veyahut engelleyici bir tavır içine niçin girmediğidir.
Diğer yandan HDP seçmeninin desteğini almadan Millet İttifakı’nın seçimi kazanması da mümkün görünmüyor.
Hal buyken neredeyse her gün bir tv kanalında İYİ Partili bir siyasetçi, HDP seçmenini Millet İttifakı’ndan uzaklaştıracak konuşmalar yapıyor.
Seçim matematiği bu kadar net olarak ortadayken, Meral hanımın bu konuda da net bir inisiyatif almaması izaha muhtaç bir durum.
Yani, tek endişe kaynağı Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı değil.
Peki seçimi kaybetme endişesi taşıyan kimi İYİ Partililer, Kemal beyin adaylığının taşıdığı riskleri dert ettiği kadar İYİ Parti’nin, HDP seçmenini Millet İttifakı’ndan uzaklaştıracak söz ve yaklaşımlarını neden dert etmiyor?
Endişenin kaynağı gerçekten seçimi kazanıp kazanmamaksa hepsine bir bütün olarak bakmak ve özellikle de Meral Akşener’in bu iki konuda da Millet İttifakı’nın yararına olacak sağlıklı bir tutum almamasının asıl nedeni üzerine kafa yormak gerekiyor.