LEVENT GÜLTEKİN
acikcenk@gmail.com
@acikcenk
Esasında bu yazının konusu İYİ Parti’nin ülkeyi yönetmeye yetkin olup olmadığını tartışmak değil.
Yani ekonomideki sorunları çözebilirler mi, iktidardan farklı bir dış politikaları var mı, demokrasi anlayışları toplumun taleplerini karşılamaya yeter mi veya bağımsız yargı tesis edebilirler mi gibi sorulara cevap aramak niyetinde değilim.
Değilim çünkü, “İYİ Parti ülke yönetimine talip mi, değil mi?” sorusuna cevap bulamıyorum.
Ortada bana çok tuhaf gelen bir durum var.
Biliyorsunuz 2017’deki referandumda değişen rejim gereği bir partinin ülke sorunlarını çözmek amacıyla iktidar olabilmesi için cumhurbaşkanlığını kazanması gerekiyor.
Fakat İYİ Partili kurmaylar bir taraftan topluma ülkedeki her sorunu kendilerinin çözeceğini söylerken, diğer taraftan partinin lideri Meral Akşener açıklama üzerine açıklama yaparak, cumhurbaşkanlığına, yani iktidara talip olmadığını söylüyor.
“İktidara aday değiliz ama sorunları biz çözeriz” gibi -bana göre- kusursuz bir çelişki var ortada.
İYİ Parti lideri Meral Akşener yaklaşık iki yıl önce, ‘cumhurbaşkanlığına aday olmadığını‘ açıklamıştı.
O dönemde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Parti liderleri aday olmamalı, bir partinin lideri aday olursa seçimi kaybederiz” açıklamasını da hesaba katarak Meral hanımın bu açıklamasını kendimce çok klas bir davranış olarak değerlendirmiştim.
Çünkü bu yaklaşımın muhalefet partileri arasında güçlü bir birlikteliğin önünü açacağını, dahası partiler üstü ortak bir aday belirlemeyi de kolaylaştıracağını düşünmüştüm.
Fakat hem beklenen o birliktelik sağlanmadı hem de adaylıkta bir partinin liderinin, yani Kılıçdaroğlu’nun ismi ön plana çıktı.
Süreç böyle işlemiş olmasına rağmen Meral Hanım “Aday değilim” demekte ısrar ediyor.
Hatta öyle ki grup toplantısında, “Vallahi de aday değilim, billahi de aday değilim” diyerek partililere böyle heveslere kapılmamaları gerektiğini söyleme ihtiyacı duyuyor.
Bu da yetmezmiş gibi, “Aday değilim çünkü cumhurbaşkanı aynı zamanda imam sayılır, kadından imam olmaz” gibi bana göre bir siyasetçiye, hele bir kadın siyasetçiye yakışmayacak sözler sarf ediyor.
Meral hanımın, bu sözünün ‘ironi’ olduğuna dair yorumlar yapıldı.
Toplumun normal sözleri anlamakta bile zorlandığı bir ortamda ironi de olsa böyle bir açıklama bana göre fazlasıyla talihsiz.
Neyse asıl konu bu açıklamanın talihsizliği değil.
Bir partinin lideri ülkeyi karış karış geziyor, gittiği her yerde insanlara sorunları kendisinin ve partisinin çözeceğini söylüyor.
Dahası kurmayları TV kanallarını dolaşıp ülke sorunlarını nasıl çözeceklerini anlatıyorlar.
Mesela benim de üslubunu, siyaset tarzını beğendiğim İYİ Parti’nin ekonomi kurmaylarından Bilge Yılmaz TV kanallarını dolaşıp ekonomideki sorunları nasıl çözeceklerini anlatıyor.
Hatta öyle ki bütün planlarının ve kadrolarının hazır olduğunu bile söylüyor.
Bir taraftan bunu söylüyorlar ama diğer taraftan da, “Vallahi de billahi de iktidara aday değiliz” açıklaması yapıyorlar.
Buradaki tuhaflık bir tek benim mi dikkatimi çekiyor?
Ne oluyor gerçekten, tam olarak ne yapmaya çalışıyorlar anlaşılır gibi değil.
Muhalefet cephesinde güçlü bir birliktelik kurulamamışken, her parti kendisi iktidara gelecekmiş gibi vaatlerde bulunurken, görünürde partiler üstü bir ortak aday ihtimali de pek kalmamışken, ülkenin ikinci büyük muhalefet partisi liderinin ısrarla, “Aday değilim”, “İktidara talip değilim” açıklamasındaki tuhaflığa neyin kaynaklık ettiğini kimse gerçekten merak etmiyor mu?
Muhalefet partileri iktidarı beraberce devralmak için güçlü bir ortaklık kurmuş olsalardı, Meral hanımın açıklamasını işleri kolaylaştırıcı bir fedakârlık olarak yorumlayabilirdik.
Ama böyle bir durum da yok.
Mesela muhalefet partileri, “Seçimi kazandığımızda rejimi değiştirme çalışmalarımız devam ederken bir taraftan da ülkedeki acil sorunların çözümüne çalışacağız, bu nedenle ülke yönetimine beraber talibiz, aramızda görev paylaşımı yaparak her birimiz en yetkin olduğumuz konuda sorumluluk üstleneceğiz” demiş olsa, o zaman anlarız ki her bir parti iktidarın bir parçası olacağı için kendince bir iddia sürdürüyor.
Ama gördüğümüz, bildiğimiz kadarıyla bu konular altılı masada hiç konuşulmuyor bile.
Geçenlerde Ali Babacan da bu konudaki endişesini dile getirmiş, altılı masaya çağrıda bulunmuştu.
Görünen o ki böyle bir birlikteliğin henüz bir çalışması da hazırlığı da yok.
Rejim değişikliğiyle beraber Türkiye’deki siyaset de değişti.
İktidar olmak için yüzde 50 artı 1 oy gerekli gerçeği ortadayken muhalefet partileri bu gerçeğin farkında değilmiş gibi hareket ediyorlar.
Her parti iktidara kendisi gelecekmiş gibi çalışma yapıyor.
Anketlerde yüzde 2-3 bandında oy oranı olduğu görülen DEVA Partisi lideri Babacan da iktidar olacaklarını ve ülke sorunlarını kendilerinin çözeceklerini söylüyor, oy oranı yüzde 1-2 bandındaki Ahmet Davutoğlu da.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da sorunları kendisinin ve partisinin çözeceğini söylüyor, İYİ Parti lideri Meral Akşener ve kurmayları da.
Yani ortada öyle bir birliktelik, beraber iktidar olma planı yok.
Zaten altılı masa şimdiye kadar yaptığı toplantıların tamamında ağırlıklı olarak seçimden sonra parlamenter sisteme dönüş birlikteliğini ve sandık güvenliğini konuştu.
Hal buyken normal şartlarda Meral hanım aday değilse ’Sorunları ben ve partim çözeriz’ yaklaşımını terk etmeli veyahut bu söyleme devam edecekse o zaman adaylık meselesinde elini bu kadar açık etmemeli.
Ama ne hikmetse ikisini de yapmıyor.
Meral hanım bu açıklamasındaki çelişkiyi, “Ben başbakan olacağım” diyerek gidermeye çalışıyor ama ortada bir başbakanlık makamı yok ki.
Muhtemel bir başbakanlık ihtimalinden bahsediyor olabilir ama bu ne kadar gerçekçi?
Bana göre gerçekçi değil, çünkü artık ortada bir başbakanlık makamı yok.
Diğer yandan parlamenter sisteme geçmenin de öyle kolay olmadığını herkes biliyor ve görüyor.
Çünkü anayasa değişikliği için muhalefetin Meclis’te en az 360 vekil kazanması gerekiyor.
Bütün anket şirketleri bize bunun henüz mümkün olmadığını söylüyor.
Diyelim ki bu da mümkün oldu ve parlamenter sisteme dönüldü, bu durumda başbakanlık Meclis’te muhtemelen üçüncü parti olacak İYİ Parti’ye mi kalır?
Meral hanım aday olmalı veyahut adaylık iddiasını sürdürmeli demiyorum.
Ama bir parti liderinin masadaki pazarlık gücünü kaybetme, parti teşkilatının motivasyonunu kırma, toplum karşısında büyük bir çelişkiye düşme pahasına bu ısrarını sürdürmesi, siyasetten birazcık anlayan herkes için anlaşılması zor bir durum.
‘Aday değilim, iktidara da talip değilim ama sorunları ben ve partim çözer’ yaklaşımının toplumun aklıyla alay etmek olduğunu düşünüyorum.
Bu durum normalmiş gibi davranamayız. Tam tersine, bu çelişkiye neyin kaynaklık ettiği üzerine kafa yormak gerekiyor.
Meral hanım, “2018’de bir hata yaptım aynı hataya bir daha düşmek istemiyorum, o yüzden aday değilim” diyor.
2018’de onun ve diğer siyasi aktörlerin yaptığı ‘hatalar’ın ülkeye maliyeti büyük oldu.
Meral hanım şimdi yaptığı şeyin benzer bir ‘hata’ olmadığını, dahası bu tutumun muhalefete nasıl bir yarar sağladığını izah etmeli.
Bana göre Meral hanımın 2018’de bir anda adaylık iddiasında bulunup ortak adayı imkansız hale getirmesi nasıl bir ‘hata’ idiyse şimdi de bir iddiada bulunmayarak muhalefeti sağlam bir birlikteliğe zorlayacak tutum ve davranışlardan kaçınması da benzer bir ‘hata.’