ECE PİROĞLU / AYTUĞ ÖZÇOLAK
@EcePIROGLU – @aytugozcolak
26 yıldır Garanti BBVA’nın sponsorluğunda İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen İstanbul Caz Festivali, açılışının ardından hafta sonu ziyaretçileri cazın farklı renkleriyle buluşturdu.
30’uncu yılını kutlayan festival, 7 Temmuz Cuma akşamı Avusturya Konsolosluğu Kültür Ofisi Bahçesi’nde aralarında siyaset, iş ve sanat dünyasından isimlerin de bulunduğu açılış gecesiyle başladı.
Avusturya Kültür Ofisi Bahçesi’nin tarihi atmosferinde, açılış gecesine saatler kala son hazırlıklar için çalışırken yakaladığımız festival direktörü Harun İzer’le 30’uncu yıl heyecanını, festivalin şehrin kültürüne katkısını ve gelecek hedeflerini konuştuk.
İzer, 30 yıl boyunca binin üzerinde sanatçıyı ağırlamış, yüzlerce farklı mekanda 1 milyona yakın seyirciye ulaşmış festivali şehrin değişik noktalarına yaymak istediklerini söylüyor:
“Her zaman kapısı açılmayan şu an içinde bulunduğumuz Avusturya Kültür Ofisi Bahçesi gibi biraz sıra dışı mekanlarda şehrin kendi doğasını, atmosferini hissettirmeyi çok seviyoruz. Mesela ‘caz vapuru’… İstanbul Boğazı’ndan geçen bir vapurda konserler veriliyor. Şehirle bütünleşmek bizim için çok değerli.”
26 yıllık işbirliği
Eczacıbaşı Genç Bilet kampanyası ve ücretsiz etkinliklerle herkes için ulaşılabilir olmaya hedefleyen festivalde ücretsiz etkinliklerin sayısının artması ve bilet fiyatlarının düşürülmesi de planlanıyor. İzer, festivale 26 yıldır sponsorluk yapan Garanti BBVA’ya da katkıları için teşekkür ediyor:
“Günümüzde maalesef büyük konserler düzenlemek ve uluslararası sanatçıları getirmenin maliyeti yüksek. Bunun çok çeşitli masrafları var. Bu vesileyle ben festival sponsorumuz Garanti BBVA’ya çok teşekkür etmek isterim çünkü 26 yıldır bize bu festivalde çok destek oluyorlar. Bu tür büyük işler ancak böyle güzel ve büyük işbirlikleriyle mümkün oluyor. Bir yandan yüksek maliyetli işler yaparken bir yandan da herkesin katılabileceği bir festival atmosferi sunmak istiyoruz. Önümüzdeki yıllarda hem ücretsiz erişilebilir etkinliklerin sayısını artırmak hem de bilet fiyatlarını herkesin bütçesine göre belirlemek hedeflerimiz arasında.”
Kaçırılmaması gereken etkinlikler
İzer, festivalde +1’li Gece Gezmesi ve Parkorman’daki etkinliklerin ‘kaçırılmaması gerekenler’ arasında olduğunu söylüyor.
Bahçe yavaş yavaş gelen konuklarla dolmaya başlarken, festivale 26 yıldır sponsorluk yapan Garanti BBVA’nın sponsorluk ve etkinlik kıdemli yönetmeni Ersin Babaoğlu’nun yanına geçiyoruz.
Babaoğlu, kuruluşundan bu yana kesintisiz destek verdikleri festivalin, İstanbul’da farklı kültürler ve yaşam biçimlerinin bir araya gelmesine olanak sağladığını söylüyor.
Şehrin kültürel mirasına katkı
İstanbul’un kültür sanat alanında marka şehir haline gelmesinde caz festivalinin ciddi katkısı olduğunu belirten Babaoğlu, “Caz festivali dahil olduğu ekosistemin tüm paydaşlarını etkilediğinden aslında şehre hem kültürel hem de ekonomik bir fayda sağlıyor. Caz festivalinin şehrin kültürel mirasına sunduğu katkının çok kıymetli olduğunu düşünüyoruz” diyor.
Müzik hiç susmasın
Babaoğlu, kurum olarak bu tür sanat etkinliklerine verdikleri önemi de şöyle anlatıyor:
“Garanti BBVA olarak diğer kültür sanat projelerimizin yanında caz müziğin Türkiye’de daha fazla insana ulaşmasını ve sevilmesini sağlamak için festivale destek veriyoruz. Kurum olarak süreklilik ve kalıcılığa değer veriyoruz. Garanti BBVA gibi köklü kurumların kültür sanat hayatına destek vermesinin toplumsal kalkınma açısından kritik öneme sahip olduğunu düşünüyoruz ve bu inançla yola devam ediyoruz. Bu desteğin toplumun tüm kesimlerine ve özellikle gençlere yönelik bir değer aktarımı olduğunu düşünüyoruz. Garanti BBVA’nın müzik alanında caz festivali dışında başka projeleri de var. Müziğin hiç susmamasını, hatta mümkünse daha gür sesle sesini duyurmasını diliyoruz.”
Festivalle işbirliğinin kurumla uyumundan da bahseden Babaoğlu, özgür ruhlu, doğaçlamaya olanak sağlayan ama bir yandan da ekip disiplinine ihtiyaç duyan caz müziğinin Garanti BBVA’nın kültürüyle bire bir uyuştuğunu belirtiyor:
“Garanti BBVA olarak toplumsal kalkınmanın temelinde yatan kültür sanat hayatına aktif katılımın, kolektif sanatsal üretimin artırılmasının çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Öte yandan sürdürebilirlik stratejimizin bir parçası olarak da topluma ve sosyal hayata değer katan projelere destek veriyor, erişilebilir kültür ve bilgi üretimine yönelik çalışmalara imza atıyoruz. Bu anlamda birlikte yürüdüğümüz kurumların da benzer bakış açılarına ve hassasiyetlere sahip olmasına özen gösteriyoruz. Bu anlamda İKSV’yle çok uzun zamandır yol yürümekten mutluyuz.”
Festivalin destekçilerine plaketlerinin takdim edildiği tören, Anadolu funk, progresif, krautrock, Afrobeat notaları ve Latin ezgileriyle hareketlendiren ‘Takeshi’s Cashew’ ve Genç Caz+ finalistlerinden ‘Eggmann Quartet’in başarılı performanslarıyla devam etti.
Bu yıl ilk kez caz ve yeşil buluştu
19 Temmuz’a kadar şehrin tarihi mekanlarında, parklarında, ormanlarında ve vapurlarında dünyaca ünlü sanatçı ve müzik gruplarını ağırlayacak olan festivalin üçüncü gününde rotamızı bu yıl ilk kez caz ve yeşilin buluştuğu Parkorman’a çeviriyoruz.
Parkorman, bu yıl aynı zamanda festivalin en ilginç buluşmalarından birine ev sahipliği yaptı. Festival izleyicisi, Parkorman’daki ilk etkinlikte İsrail’in en güzel seslerinden biri Riff Cohen’le vurmalı çalgılardaki progresif vizyonuyla dünya çapında öncü kabul edilen Okay Temiz’in buluşmasına tanık olacak.
İstanbul’u etkisi altına alan yağışa aldırış etmeden alanı dolduran müzikseverler her türlü hava durumuna karşı da hazırlıklıydı. Şemsiyesi ve yağmurluğuyla konser alanına gelen izleyiciler cazın spontane heyecanını ve gençliğin enerjisini içlerinde taşıyorlardı.
Parkorman’da caza doyum olmaz
Trip-hop, caz, hip-hop’tan doğan özgür melodiler ve alternatif seslerin ortamı canlandırdığı Parkorman’da bir araya gelen izleyicileri Britanyalı müzik grubu Mammal Hands karşıladı.
Hands’ın elektronik, çağdaş, klasik, dünya müziği, folk ve cazdan beslenen melodileriyle ısıttığı geceyi, loop tekniğiyle ürettiği müzikleri ve akapella videolarıyla ilk karşımıza çıktığı günden bu yana kariyerinde emin adımlarla ilerleyen Ekin Beril devam ettirdi.
Beril’in ardından son yıllarda Britanya caz sahnesinin dikkat çekici isimlerinden biri olan piyanist ve besteci Alfa Mist sahneye çıktı. Hip-hop’tan aldığı ilhamı merkezinde tutarak cazın farklı alt türleri arasında rahatlıkla gezinen Alfa Mist’in büyülü sahnesi izleyicileri mest ederken, kapanışı rahatlatıcı müzikleri ve psikedelik sound’larıyla fark yaratan Morcheeba grubu yaptı.
The Lumineers 12 Temmuz’da geliyor
Şehrin içinde olup dışındaymış izlenimi veren, İstanbul’un en yeşil alanlarından biri olan Parkorman’da caza doyum olmaz. Biz sahne ışıklarının kapanmasıyla birlikte ruhumuzu ve kulaklarımızı müzikle doyurup alandan ayrılırken bir sonraki Parkorman konserinin 12 Temmuz’da ‘Ophelia’, ‘Angela’ ve ‘Cleopatra’ gibi şarkılarıyla ciddi bir hayran kitlesine ulaşan, modern folk türünün en büyük grupları arasında yer alan ‘The Lumineers’ ve Türkiye’nin en gözde yeni nesil topluluklarından ‘Adamlar’ olacağını hatırlatırız.
Festivalin programına buradan ulaşabilirsiniz.