Kendimden özür dileme nedenim şudur. Büyük Kürdistan haritasıyla açılan PKK propagandası Bakur belgeselini savunan, verdiği söyleşide, “Solculara ve Kürtlere yapılan zulüm, bugün cemaate yapılıyor” diyen Demirkubuz’dan Gazzeli bebekler adına bir şey bekledim ve ona öfkelendim. Oysa “kayıtsızlık” takınabileceğim en iyi tavır olurdu. Benimkisi biraz, yayında da tam tamına söylediğim gibi, “gönül umduğuna küser” öfkesiydi ama yine de bana yakışmadı Demirkubuz’un vicdanından bir şey beklemek. O köprülerin altından çok sular aktığını Gezi sürecinden beri biliyorum zira.
Demirkubuz’dan da samimiyetle özür dilerim. Milyonlarca insanın karşısında “kırılgan egosunu ortaya saçmak” ve kendisiyle yüzleşmek zorunda kaldı. Bir bakıma “poz”u bozuldu belki de. Kendisini tehdit ettiğimi falan düşünmesine de ayrıca üzüldüm. Sözü meydanda, kalbi elinde adamlarız en nihayetinde. Değil ekmek yiyip tuz yaladığımız insanları, hiçbir hukukumuz olmayanları bile tehdit etmez, onlarla namusluca kavga etmeyi tercih ederiz vesselam.
Elbette bu namusa hem Demirkubuz’un küfrü konusunda hem de onun üzerinden bana küfürler savuran yüzlerce insan konusunda hukuk önünde hakkımı aramak dâhil. Kazandığım davaların tüm gelirlerini Gazze’mizin yetimlerine bağışlayacağım inşallah.