İslamcıların tamamını “kendilerine mahsus bir ajandaya da sahip olmaları” yüzünden eleştiren bu ekibin (çete mi demeliydim?) en başat özelliği ise ekibi oluşturan çoğu insanın eskiden radikal diyebileceğimiz derecede İslamcı olması. Vaktiyle o sertliği kabul edip üreten bünyeleri bugün de aynı sertliği “AK Parti İslamcılardan kurtulmalı mı?” sorusuna coşkuyla “evet” derken gösteriyorlar. Karakter değişmiyor, “pozisyon” değişiyor anlayacağınız.
Şimdi tabii, burada bu ekibin (çete mi demeliydim?) İslamcı derken ağzının kırımının ne olduğuna, İslamcı dediğimiz şeyi nasıl tanımladığına da bir bakmak lazım.
Bu ekibin (çete mi demeliydim?) kendi yapılanmasını oluşturmuş; dünyaya müstakilen de kendi sözünü söyleme şansı ve imkânı olan tüm gelenekli cemaat ve tarikatları biraz da tahfif ederek “İslamcı” olarak tanımladığı net. Diğer yandan seneler içerisinde AK Parti’nin içerisinde hem temsil görevi almış hem de temsil edilmiş ve hala kendilerinin bugününe benzememiş “modern” diyebileceğimiz İslamcıları da kastediyorlar. AK Parti’nin kuruluşundaki çelik çekirdeği işaret ediyorlar yani “AK Parti İslamcılardan kurtulmalı” derken.
Dolayısıyla şöyle bir durum çıkıyor aslında. Bu ekip, vaktiyle “şu talebeler olmasa maarif çok güzel yönetilir” diyen Milli Eğitim Bakanı’nın yaptığını yapıp İslamcılardan şık bir çalımla kurtulmak istiyorlar.