Dün bir de baktık ki Musul düşmüş!
Daha çok Suriye kaynaklı haberlerden bildiğimiz Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) bu kez Irak’ın 1 milyon 800 bin nüfuslu ikinci büyük kentini, karakollarından askeri üssüne, havaalanından bankalarına, okullarından tüm hükümet binalarına kadar tümüyle ele geçirivermiş.
Daha biz ne oldu, nasıl oldu demeye kalmadan, IŞİD birlikleri hem güneye, Bici, Tikrit ve Samarra üzerinden Bağdat’a doğru; hem de güneydoğu istikametinde Erbil’in kıyısından Hewce, Zab üzerinden Selahaddin ve Kerkük’e doğru ilerlemeye de başladı.
Maliki’nin derdi başka(ydı)!
30 Nisan’daki seçim ertesinde, altı haftadır, ülkede günde ortalama 40 kişinin ölümüne neden olan şiddet olaylarından ziyade üçüncü bir dönem için daha ülkeyi yönetmesini garanti edecek koalisyon pazarlıklarıyla iştigal eden Başbakan Nuri El Maliki, bizim kadar şaşırmış olmasa da, gelişmeler karşısında hazırlıksız yakalanmışa benziyordu: Parlamentodan acilen olağanüstü hal ilan etmesini istedi, komşu ülkelere destek çağrısı yaptı ve halkı da terör tehdidine karşı silahlandırmayı vaad etti.
IŞİD ‘Geliyorum’ dedi ama…
Aslında IŞİD ‘Geliyorum’ diyordu; Musul’a saldırmaya geçen Cuma günü başlamışlardı. Ve dört günün sonunda Irak güvenlik güçleri, zırhlı jip, helikopter, silah ve üniformalarını dahi geride bırakarak bir anda IŞİD’e terk ediverdiler pozisyonlarını, koskaca kenti.
Bu kaçma hali, IŞİD’in bu ani zaferinin gerisinde başka güçlerin –hatta bizzat Maliki’nin- parmağı olabileceğine dair spekülasyonlara yol açtı.
Nitekim, kardeşi Musul Valisi olan* Irak Parlamentosu Başkanı Usame Nuceyfi’nin “Nasıl oldu da bütün bu güvenlik güçleri terör karşısında geri kaçtı ve kenti IŞİD’e teslim etti? Güvenlik güçlerinin Musul’dan kaçışıyla ilgili acil bir soruşturma başlatılmalı” demesi bu tür şüpheleri besler nitelikteydi. Irak Kürdistanı Bölgesel Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani de, haftasonunda merkezi yönetime kentin korunması için Irak ordusuna destek vermeyi teklif ettiklerini, ancak olumlu karşılık göremediklerini söyledi.
Paraşütle gelmediler
Musul’un böyle kolayca ele geçmesinde başka güçler ve hesaplar mı rol oynadı, Maliki’nin hesapsızlığı mı, işin bu yönünü kurcalayacak? Fazla veri yok. Buna karşılık IŞİD’in Musul’a, meslektaşım Fehim Taştekin’den ödünç bir tabirle ‘paraşütle’ inmediğini söyleyebilirim. Şöyle ki, IŞİD zaten Musul’a çoktan yerleşmişti bile. İngiliz The Independent gazetesinin kıdemli ortadoğu muhabiri Patrick Cockburn’ün 20 Mart’ta yayınlanan “IŞİD’in Irak’ta kanlı yükselişi” başlıklı yazısından alıntılıyorum:
“IŞİD’in (Irak’ın) Sünni bölgelerindeki hakimiyeti, oralarda varlığını duyurmak isteyip istemediğine bağlı olarak, belirsizlik içeriyor. Musul’daki konumu, muhtemelen Felluce’dekinden daha önemli ama pek haber olmuyor çünkü yerel medya mensuplarına yönelik, tam da bu durumu gizlemeye yönelik olduğu anlaşılan bir suikast kampanyası yürütüyor. Geçem Ekim’den beri beş gazeteci öldürüldü; 40 kadarı da Kürdistan ve Türkiye’ye kaçtı.
Muhtarlar ya İŞİD ile işbirliğine ya da kaçmaya zorlanıyor, yahut da öldürülüyor. Yezidiler, Hristiyanlar gibi azınlıklar Musul’u terk etsinler diye hedef alınıyor. IŞİD sokakta sebze satanlardan, cep telefonu bayisine ve inşaat şirketlerine hemen herkesten vergi toplayacak kadar otoriteye sahip kentte.”
Hedef halifelik
Suriye, Lübnan, Ürdün ve Filistin ile (Bilad’üş-Şam/Levant) Irak’ı da kapsayacak şekilde, geniş bir coğrafyada halifelik kurmayı hedefleyen IŞİD, El Kaide ile bağını yakın zamanda koparmış hatta artık ona rakip çıkan bir örgüt. Irak’ın işgali ertesinde dışlanan hatta doğrudan hedef alınan Sünni grupların içinden bir direniş gücü olarak çıkan IŞİD bugün hala aynı bölgelerde etkin ve Maliki yönetimi altında benzer siyasi ve ekonomik dışlanmışlıktan muzdarip çevrelerden besleniyor.
Sürekli mevzi kazanıyor
Nitekim Anbar eyaletinde irili ufaklı pek çok yerleşimi tutan IŞİD, Ocak ayından bu yana başkent Bağdat’a 50 km uzaktaki Felluce kentini de tamamen kontrolü altına almış durumda. Ayrıca geçen hafta Ramadi’de de önemli bir mevzi kazandı. IŞİD Suriye’de ise bir yılı aşkın süredir petrol kuyularından gelir de sağladığı Rakka kentini üs bellemiş durumda ve bu kentin kuzeyinde Kamışlı’ya, doğusunda ise Deir Ez Zor’a kadar geniş bir alana da hakim .
IŞİD’in bugün ABD’li yetkililerin ifadesiyle tüm bölge için tehdit oluşturan bir güce dönüşmesinde Suriye’deki savaşa müdahil oluşunun payı büyük. Zira örgüt özellikle Suriye’deki etkinliği vesilesiyle dünyanın dört bir yanından cihad için saflarına katılım sağlarken, muhaliflere gönderilen silahlardan da pay topluyor. (Suudilerin Özgür Suriye Ordusu’na gönderdiği Hırvat silahlarının IŞİD militanlarının eline geçtiğine dair belgeler için bkz.
Türkiye de hedefte mi?
Bu bağlamda, Türkiye’nin IŞİD’in yabancı savaşçıları için bir geçiş güzergahı olduğuna dair çok sayıda haber yayınlandı. Mayıs ayında ise Hatay Valisi Celalettin Lekesiz’in İçişleri Bakanlığı’na bu konuda bir rapor sunduğu ve Türkiye’nin IŞİD’in hedefi haline gelebileceği endişesini paylaştığı iddia edilmişti.
Ocak ayında TSK bir IŞİD konvoyunu vurduğunu duyurmuş, Mart ayında ise örgüt YouTube’da yayınlanan ve Süleyman Şah Türbesi’ndeki askeri varlığını çekmemesi halinde Türkiye’ye saldırı düzenleme tehdidinde bulunulan bir videoyla gündeme gelmişti. Sözkonusu tehdide karşı alınacak önlemlerin konuşulduğu güvenlik zirvesine dair ses kayıtlarının internette yayınlanması ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı casususluk soruşturması başlatmıştı.