
NEVŞİN MENGÜ
@nevsinmengu
İran’da ortalık yine yanıyor, sosyal medyada ya da televizyon ekranlarında denk geleniniz vardır. Mesele devletin akaryakıt fiyatlarındaki sübvansiyonu kaldırması. Hükümetin bu kararıyla akaryakıt fiyatları birdenbire üç katına çıktı.
Bardağı taşıran bu son damlayla beraber, İran’ın dört bir yanında epey kalabalık protesto gösterileri başladı. Mesele çok katmanlı, aşama aşama gidelim.
1. Şah rejimini yıkan devrimin İranlılara bir sözü, İran’ın zengin doğal kaynaklarının halka sunulmasıydı. Malum, şah döneminde İran’ın petrolünü İngilizler çıkartıyor, İranlılar petrolün bir hayrını görmüyordu. Devrim biraz da bu yüzden oldu. Devrimin halka sözü, İran’ın doğal enerji kaynaklarının bilabedel olacağı, İranlıların artık refah içinde yaşayacağıydı. İranlılar şimdi “Bu sistem bunu da sağlayamayacaksa madem neye yarayacak” diyor.
2. İran’da yapacak pek fazla bir şey yok. Bakmayın siz ev partileri vesaire efsanelerine. Partici gençliğin zaten bir ayağı dışarıda, onlarda para bol. Orta sınıf bir İranlı gencin ucuz eğlencesi, iki üç arkadaşıyla yerli yapım bir SAIPA arabaya doluşup şehirde müzik dinleyip turlamak. Malum İslam
devleti olduğu için İran’da gençlerin iki bira içip kafa dağıtacağı bar, pub vesaire yok.
Kafelerde ise kızlı erkekli oturmak zaman zaman problem. En ucuz ve erişilebilir eğlence, zaten daha önce akaryakıt neredeyse bedava olduğu için arabayla turlamak, son ses İran popu dinlemek. Rejim şimdi
akaryakıta zam yaparak gençlerin bu tek eğlencesini de ellerinden almış oldu. Damlıyor damlıyor, bardak taşıyor.
3. Rejim bu zammın aslında zenginleri daha çok etkileyeceğini, zira en fazla zenginlerin araba kullandığını savunuyor. Evet, zenginlerde daha fazla araba var doğru. Ancak akaryakıt zammı, sadece akaryakıtla sınırlı kalmayacak. Meyveyi sebzeyi taşımak daha pahalı olacak, bu da gıda fiyatlarına yansıyacak. Zaten zar zor geçinen orta sınıf İranlılar için hayat daha da zorlaşacak.
4. 2009’dan bu yana, İran zaman zaman kitlesel protesto gösterilerine sahne oluyor. 2009’da seçimlere hile karıştırıldığını öne süren kentli orta sınıflar sokaklara dökülmüştü. 2018’e gelindiğinde açlık ve işsizliğe isyan eden kırsal ve işçi sınıfı sokağa çıktı. Akaryakıt zammı, tam da bu noktada bardağı taşıran son nokta diyorum; şimdi kentlisinden kırsalına, üniversitelisinden işçisine herkes sokakta.
5. 2009’da protestocular sadece oyların hakkaniyetli sayılmasını istiyordu. Rejimle aslında dertleri sınırlıydı, kimse rejim değişsin demiyordu, sadece reformcuydular. Rejim reformist ama rejime bağlı liderleri ev hapsine kapatarak aslında hata yaptı.
2018’e geldiğimizde protestocular artık “Şah geri gelsin” sloganları atıyordu. Bugün ise iş rejim açısında daha trajik boyuta gelmiş durumda, pek çok noktada protestocular dini rehber Hamaney’in posterlerini yakıyor, belediye binalarını ateşe veriyor ve “İslami cumhuriyet istemiyoruz” sloganları atıyor.
6. İranlılar petrol sahibi Arap ülkelerine bakıyor; akaryakıt neredeyse bedava. Kendileriyle karşılaştırıp öfkeleniyorlar. Rejimin yayılmacı perspektifinin hayalci olduğunu düşünüyorlar; “Gazze’den, Lübnan Hizbullah’ından bana ne, niye buralara para akıtıyoruz” diyorlar. Hayat
pahalandıkça, rejimin bu yayılmacı tarafı daha çok göze batıyor.
Peki bu iş nereye varır? İran’da parçalı bir devlet yapısı var, devlet yek vücut ve güçlü. Devrim muhafızları zengin. Dolayısıyla rejimin bir anda yıkıldığını görmeyiz. Ancak bu şekilde belli ki, İran rejim açısından yönetilir olmaktan çıkıyor. Devrim muhafızları, bir orta yol, bir tür yumuşak geçiş bulmak zorunda.