Başbakan Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanması dış basında geniş yankı uyandırırken, İngiliz gazetesi The Independent başyazısında sert eleştiriler getirdi. ‘Yeni Sultan: Erdoğan’ın zaferi otoriterleşmeyi daha olası hale getirdi‘ başlıklı yazıda, ‘Türkiye’nin Batılı dostlarının endişelenmesi gerektiği’ yorumu yapıldı.
‘Tektonik plakalar hızla yerinden oynuyor’
Başyazı özetle şöye:
* Ortadoğu’nun büyük kısmını saran kaos nedeniyle, Batı medyasının Türkiye’deki ilk cumhurbaşkanlığı seçimine hakettiği ve daha huzurlu bir ortamda vereceği önemi vermemesi sürpriz değildi. Keşke durum böyle olmasaydı. Zira, Doğu’yla Batı arasındaki hayati bir bağ olan Türkiye’de tektonik plakalar hızla yerinden oynuyor ve değişimler hem kalıcı, hem de rahatsız edici olabilir.
* Dünkü seçimlerden sonra, 2002’den bu yana zaten çok güçlü olan Erdoğan’ın, ‘Yeni Türkiye’ adını verdiği şeyi inşa etmek için vakte sahip olacağı ortada. Erdoğan, biri 70’li yaşlarında, diğeri genç bir Kürt olan iki rakibine, kamuoyunun onlar hakkında fazla şey öğrenemediği bir ortamda fark attı. Devlet televizyonu Erdoğan’a geçen ay 533 dakika yer verirken, İhsanoğlu’na 3 dakika, Demirtaş’a da 45 saniye verdi.
Putin’den farkı ne?
* Yayın süreleri arasındaki bu uçurum, Türkiye’nin giderek Rusya tarzı ‘kof‘ bir demokrasiye dönüşmekte olduğunun göstergelerinden sadece biri. Bu tarz demokrasilerde, ‘idare edilen‘ seçimler, neredeyse hiçbir denetim mekanizması bulunmayan sistemlerin otokratik karakterini maskeler.
* Türkiye’nin güçlü lideri, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin gibi ‘Biz ve onlar‘ söylemini çok iyi kullanıyor. Erdoğan, kendisini yok etme planı yaptıklarında ısrar ettiği Yahudiler ve ABD’de yaşayan Sünni din adamı Fethullah Gülen’in tuhaf kombinasyonunu kullanıyor.
Sadece yargıçlar direndi
* Bu iddiayı saçma bulanlar şunları hatırlamalı: Erdoğan bu komploları kullanarak kilit önemde değişiklikler yaptı; ordu ve polisten başlamak üzere kurumları muhaliflerinden temizledi. Generalleri mahkemeye çıkarmaya başladığında, Türkiye’de orduyu siyasetle fazla haşır neşir gören Batılı hükümetler alkış tutma eğilimindeydi. Fakat tasfiyeler öyle bir noktaya geldi ki, Erdoğan’ın heveslerine ciddi biçimde direnen tek kesim artık yargıçlar. Anayasa Mahkemesi, nisan ayında cesur bir kararla, Erdoğan’ın sosyal medya sitelerini yasaklanma girişimini bozdu.
Tuhaf tavırları yurt dışında da kabul görüyor
* Türkiye’nin Batılı dostları da tam bu noktada, gerçekten endişelenmeye başlamalı. Çünkü Erdoğan cumhurbaşkanı olduğunda, yüksek yargı üyelerini atama yetkisine sahip olacak ve Anayasa Mahkemesi’nin kendisine karşı çıkma gücünü azaltabilecek. Esasında durum daha da kötü: Zira Erdoğan, şu an için büyük ölçüde sembolik olan cumhurbaşkanlığını hükümetin merkezi haline getirmeyi, bakanları atama ve parlamentoyu lağvetme yetkisini kullanmayı umuyor.
* Erdoğan tüm bunları yapabilirse, bunun sebebi Türkiye’de görülmemiş bir ekonomşik kalkınma sağlamış olması ve aynı ölçüde önemli biçimde, Türkiye’nin Sünni Müslüman kimliğini yeniden tesis etmesi olacak. Erdoğan güçlü bir pozisyonda. Yurtdışında da, giderek tuhaflaşan tavırları kabul görüyor çünkü Washington’ın gözünde önemli olan istikrarı sağlıyor gibi görünüyor.
Kimse küçümsemiyor ama umutlar suya düştü
* Kimse Türkiye’nin ekonomik patlamasını ve ‘caka satmasını’ küçümsemiyor. Fakat bu kazanımların, ülkenin daha farklı bir çizgide gelişmesi yönündeki umutlar pahasına gelmiş olması talihsiz. Britanya birkaç yıl önce enerjik bir biçimde Türkiye’nin AB üyeliğini savunuyordu. Gerekçe, Erdoğan’ın İslam’la Avrupa’nın demokratik değerlerini birleştirmenin mümkün olduğunu göstermesiydi. Bu, Türkiye dışındaki hiç kimsenin gelecekte bir daha dile getirebileceği bir iddia değil.