CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, Bakırköy’deki Atatürk Spor ve Yaşam Köyü’nde Uğur Dündar’ın ‘Halk Arenası’ programına konuk oldu.
Programın hemen başlangıcında Dündar, Muharrem İnce’ye yazılan şu mektubu okudu:
“Merhaba Muharrem amca ben Yaren. Seni çok seviyorum ve Türkiye için olan düşüncelerini çok takdir ediyorum. Biz çocukların geleceği için, eğitim sisteminin düzelmesi için senin kazanmanı çok istiyorum. Sana her konuda güveniyorum. Çocukların istedikleri okullarda okumasını istiyorum. Bunu da sadece senin başarabileceğine inanıyorum.”
İnce’nin açıklamalarından satırbaşları şöyle:
“Çocukluğumdan beri siyasetle uğraşıyorum. Siyaset benim için çok özel alandı. Arkadaşlarım film artistlerinin sporcuların isimlerini ezberlerdi, ben politikacıları bilirdim.
İzmir mitingleri çok özeldir. Ankara biraz daha cılız geçer, memur şehridir. Ben Ankara’da o meydanda 20’li yaşlardan beri en az 70-80 mitinge gitmişimdir. Böyle bir şey yok.
4 Mayıs’ta cumhurbaşkanı adayı olduğumda dedim ki, 2. tura bu işi bırakırsak başabaş yarış yaparız dedim. Bugün bu noktada değilim, ben bunun pazar günü 1. turda halledilebileceğine inanıyorum.
81 milyon merak etmesin. Artık asla bugünkü gibi bir Türkiye olmayacak. Artık insanların bir umudu var, kazanmaya yakın olduğunu hissediyor insanlar ve karşı tarafta bir telaş var. Benim 5 yaşımdan beri hayatımı sorgulamışlar. Boş işlerle uğraşıyorlar. Yandaş medyada hakkımda haberler yaptırıyorlar. Kimse inanmıyor.
Şimdi Facebook’ta para verip aleyhimdeki yazıları dolaştırmaya çalışıyorlar. Bunun sokak diliyle özeti şudur: Tarzan zorda. Bunlara kimsenin kulak asmamasını istiyorum. Yok ses kaydı. Bu FETÖ’cülerin işiydi. FETÖ’cülerden mi öğrendiniz. Dublaj montaj.
106 miting, oruçluyken o sıcak altında saatlerce beni beklediniz. Ama işimiz henüz bitmedi. Ben yarın İstanbul mitingine sürünerek geleceğim, yine geleceğim. Yağmur yağarsa da yağmurun altında şemsiyesiz konuşacağım.
TRT, AA, YSK. İzmir’de 3 milyon kişiyle miting yaptım, TRT 1 dakika vermedi. Ankara’da 2 milyon insanın üstünde miting yaptım, TRT vermedi. AKP’ye oy veren kardeşlerime: Elektrik faturalarında TRT payı ödüyoruz. TRT genel müdürünü kulağından tutup oradan attığımda haksız mıyım? Anayasada TRT’nin tarafsız olduğu yazar. Tayyip Erdoğan devletin uçağıyla propaganda yapıyor. Ben sizin verdiğiniz paralarla kiraladığım uçakla geldim.
Yüzde 68 Erdoğan önde diye haber yapacaklar. TRT ve yandaş kanallar. AA böyle haberler yayacak. Moralinizi bozacak. Referandumda yüzde 65’le başlamışlardı. Aynı numarayı çekecekler.
Sizden istedikleri şu, Erdoğan 65, Muharrem İnce 15 diyecek, moralinizi bozup sandıkları terk edeceksiniz, onlar da çalacak. Plan bu. Cumartesi akşamdan gidin okulların bahçesinde yatın. Gün ışımadan okulların bahçesinde olun. Sandık başlarından sonra seçim kurullarının önlerinden ayrılmayın.
Pazar Yalova’da oyumu kullandıktan sonra Ankara’ya gidip YSK’nın önünde sandalye koyup bekleyeceğim.
Benim görevim miting yapmak, sizin göreviniz alanları doldurmaktı. Şimdi göreviniz seçim kurullarının önünde olmak. Benim görevim avukatlarla birlikte YSK’nın önüne gitmek.
Bu seçim, eskinin son, yeninin ilk seçimi.
15 bin 20 bin oy çalacaklar. Ben size yüzde 55’lerden bahsediyorum, neyini çalacaklar korkmayın. Anket şirketleri İnce 24 yazıyor ya geçin onları, öyle bir şey yok.
Dip dalgası diyorlar ya öyle değil. Bu Tsunami. Bu benim uykularımı kaçırıyor. Sorumluluk duygusu. Eyvah diyorum ekonomik kriz kapıda. Bunu yapacağız, kimsenin kuşkusu olmasın.
Birilerini önüne gelen kandırıyor. Ben onu kandırmayacağım. Güzel emeklilik günleri yaşatacağım. Türkiye zenginleşecek, Cumhurbaşkanının emekli maaşı da artacak, güzel yaşayacak.
Bay derken, şunu söylemek istiyor, elit, seçkinci. Halbuki Fatih’li olan benim Nişantaşılı olan Erdoğan. Milletin evladı benim, saraylı olan o. Tam bir beyaz Türk. Rizeliliği bile bıraktı, beyaz çay içiyor.
Kibir kulesi, insanlara tepeden bakan. Kime kardeşim dediyse gitti.
(Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, sadakat yükümlülüğü konulu panel düzenlemiş.) Sizin de kızınızı Elazığ’a tayin edip bir gün dahi görev yapmadan Ankara’ya getirselerdi siz de sadakat derdiniz.
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra intikam, rövanş, devri sabık olmayacak. Ama bu demek değil ki bunlardan hesap sorulmayacak. Hakaret edenleri, küfredenleri hepsini bir kenara not ediyorum. Ona sonra bakacağız.
Halkını, hakkını, haddini bilen bir cumhurbaşkanı olacağım ama gerektiği zaman haddini bildiren bir cumhurbaşkanı olacağım.
Hepsini kenara not ediyorum. Bürokrasideki arkadaşlara sesleniyorum: Tedirgin olmanıza gerek yok.
Anayasayı, yanındaki insanları, devlet yönetimini değiştiriyorsun, olmuyor, olmuyor. Ama bir tek sen değişirsen Türkiye düzelir. Kendisinden başka hiç kimse önemli değil onun için. Sadece kendi koltuğu. Devletin yeniden yapılanmasına bakın, öyle bir şirket, devlet, örgütlenme şeması yok dünyada. Ben ortak atıl diyorum, o tek adam diyor.
Benim cumhurbaşkanlığımda sınav ve eğitim sisteminde uzlaşacağız sonra yeni modele geçeceğiz. O modeli 30-40 sene değiştirmeyeceğiz. Norveç, Finlandiya bunları yaptı, dünyanın önde gelen ülkelerinden eğitimde.
Karamollaoğlu cumhurbaşkanı olursam İnce ve Akşener’e yardımcılık teklif edeceğim dedi. Ben de ona ederim. Türkiye’yi barıştıracağız. Herkesi kucaklayacağız. Erdoğan gibi ben, sen, o yok, biz var.
(Sandığa yanınızda iki kişi daha getirin söylemi) Siyaset bir ikna ve iddia işidir. Sağlama almak lazım. Ben ikinci tura kalmak istemiyorum, birinci turda bitirelim bu işi.
Erdoğan gelmeden önce yiyecekleri ağaç kovuğunda saklıyorduk. Fırın yoktu. Buzdolabına katkısı oldu mu, Erdoğan’dan önce buzdolabı vardı ama içini o boşalttı.
16 yıl Türkiye’yi yönet, sonunda gel kek var, çay, çorba var. 10 yıl içinde sürücüsüz arabalar var, ayda Mars’ta maden aranacak. Bugün ilkokulda okuyan çocukların yüzde 65’i bugün bilinmeyen mesleklerde çalışacaklar. İşçilere dedim ki, ‘Kendinizi yetiştirmelisiniz, işinizi bir Macar kapar’ dedim. O işi Türkiye’ye vermezler anlamında söyledim. Tıp değişecek, herkesin genetik haritası çıkarılacak. Daha geç hastalanacağız. Erdoğan bunu bilmediği için şehir hastanelerine doluluk garantisi verdi. O zaman hasta olacaksınız.
(Bahçeli’nin çıkışı) Hiç ilgi alanıma girmiyor. Siyaset başkasının başarısızlığı üzerine kurulmaz, başkalarının kavgası üzerine kurulmaz. Siyaset kendi başarısı üzerine kurulur.
Erdoğan ile Bahçeli birbirine neler söylediler. Ülkücü kardeşlerim bize oy veriyor, hiç canınızı sıkmayın.
(CHP logolu dezenformatif afişler hazırlanması) Bunlar ahlaksız, namussuz. Bunu Ankara’da posta kutularına atmışlar. Başörtülü kardeşim, senin vicdanına sesleniyorum. 106 mitingte şunu söyledim, ister evde, ister sokakta, ister devlet dairesinde tak dememe rağmen birileri senin başörtünden çıkar sağlamaya çalışıyor. Bunu Erdoğan’ın adamları yapıyor, bunlar mı Müslüman.
Erdoğan’ı gözünüzde çok büyütmeyin. 7 Haziran’da Erdoğan gitmişti, muhalefet sonra gereğini yapamadı. Toplanıp meclis başkanını seçselerdi iş bitmişti. Nasıl gönderiyorum onu görün bak.
Demirel 6 kere gitti, 7 kere geldi. Demirel nasıl gittiyse Erdoğan da gidecek. Sen sandıkta çaldırma, YSK’yı bana bırak.
(Erdoğan’a) Hava durumu bile seni geçmiş, çık karşıma da havan olsun. Buradan bir kez daha Erdoğan’a sesleniyorum., Yarın 13.00’te İstanbul mitingim var. Gel yarın TV programına çıkalım, prompterını da al. Gelirsen mitingi iptal edeceğim ya da kısa keseceğim.
(Ergenekon Balyoz kumpasları sırasında Silivri’deki FETÖ’cü hakimlere ve mahkemeye karşı bir direnişiniz olmuştu. FETÖ’ye karşı azminiz aynen devam ediyor mu?) Silivri duruşmalarında 30 milletvekili arkadaşımla oraya gittik, duruşmaların tümünü takip ettim. Grup Başkanvekiliydim. Milletvekillerinin üstünü aramak istediler. Amaç sindirmek. Salonda boş sandalyeler var, mahkeme başkanı gıcıklık olsun diye ayakta tutuyor. Ben de bağırdım: O mahkeme başkanı olabilirsin, bir gün sanık olacaksın dedim. Şimdi o FETÖ’cü hakim hapiste. Biz protesto edip, duruşmayı başlatmadık. Hakim Hasan Hüseyin Özeser ara verdi ve beni çağırdı. Bülent Tezcan’a ‘Gel beraber gidelim, hukuki olarak bir hata yapmayayım’ dedim. Çay içer misiniz dediler, ‘Sizin çayınız içilmez, siz tetikçisiniz. Torunlarınız sizden utanacaklar’ dedim. Balbay tutukluydu, eşi yanımızdaydı. Balbay’a seslenip, eşini gösterdim. Bizim bütün ses kayıtlarımızı almışlar. Yargılama değil, bir çadır tiyatrosu vardı. Buradan üç fezleke geldi bana. Mahkemeye gittim, ‘Beni yargılamayın, ödül verin’ dedim. FETÖ’cü hakime söylediğimi aktardım, ‘Hani ödülüm’ dedim.
Bir FETÖ’cüler vardır, bir de Erdoğan’ın adamları, bir de Silivri’de hapse atılanlar vardır. FETÖ’cüler ve Silivri’dekiler hapis yattı, işbirlikçileri henüz yargılanmadı. Ben orada FETÖ’cü hakimlerle kavga eder, hak ararken, Erdoğan ben Ergenekon’un savcısıyım diyordu. FETÖ’cülerin ortağıydı, Bank Asya’nın kurdelesini birlikte kesiyorlardı. Bakarsın yarın neden ziyaret ettiğini açıklar.
(Yarın büyük açıklama mı olacak?) Acele etmeyin.
(Erdoğan) Bana diyor ki, ‘Menderes asılırken Bay Muharrem neredeydin’ diyor. Menderes asılırken ben dünyada yoktum. Ama ben onun gibi doğmadan beş sene önce ilkokula gidecek kadar zeki olmadığım için onu da hatırlamıyorum.
Bu ülkede FETÖ’ye en büyük hizmeti yapan kişi, Recep Erdoğan’dır. 17 üniversitenin 16’sını Erdoğan döneminde kurdular. ‘Ne istediler de vermedik, bitsin bu sıla hasreti’ diyen, ‘Bir emri var mı’ diye soran onlar. 1071 Malazgirt zaferinden bu yana bu topraklar böyle yüzsüzünü görmedi.
Bütün terör örgütleriyle amansız bir mücadele verilecektir. FETÖ’cü öğretmen, baklavacı var, milletvekili yok. Siyasi kanadı neden yok. Mor beyin hikayesiyle Sayın Şükrü Önder’i 75 yaşında hapse attılar. Ben bu arkadaşın FETÖ’cü olduğuna inanmıyorum dedim, izin alıp ziyarete gittim. 6 ay sonra pardon yanlışlık yaptık deyip serbest bıraktılar. Serbest kalınca ‘Altı ay içinde tek ziyaretçim Muharrem İnce’ydi’ dedi.
İlker Başbuğ tutuklandığında ilk ziyaret eden siyasi benim. Engin Alan, milletvekili, onu ziyaret ettiğimde henüz MHP’li milletvekilleri gelmemişlerdi.
4 Mayıs’ta aday olunca Akşener’i, Karamollaoğlu’nu, Demirtaş’ı, Erdoğan’ı ziyaret ettim. Ben Erdoğan gibi değilim, ben insanoğluyum. Sonra meydanlarda Demirtaş’ı ziyarete gitti diyor, Gittim, senden izin mi alacağım.
Türkiye’de bunu iyi anlatmamız lazım. Siyaset ilke üzerine yapılır, ayırmayacaksın, kayırmayacaksın, milletin parasını savurmayacaksın.
Erdoğan biz senin gibi camiye fotoğraf çektirmeye gitmiyoruz, ibadet etmeye gidiyoruz.
Yarın ben İstanbul’da Cumhuriyet tarihinin en büyük mitingini bekliyorum.”