Hamas’ın kuruluşu ve yükselişi bir boşluktan kaynaklandı. Bütün olası istihbarat operasyonu ihtimallerini bir tarafa bırakırsak, El-Fetih’in önce Oslo’da İsrail ile uzlaşması ama Filistinlilerin hayatında bir değişiklik yaşanmaması, hatta koşulların daha kötüye gitmesi, İsrailli yerleşimlerin genişlemesi, Mahmut Abbas yönetimindeki Filistin Otoritesinin yurtdışından gelen yardımı kontrol eden (bir kısmını kendi içinde paylaşan) ve İsrail ile işbirliği yapan bir kuruma dönüşmesi Hamas’ı tek direnen örgüt olarak öne çıkardı. Ama Hamas’ın 2006 seçimlerinin ardından El-Fetih’i Gazze’den çıkarması, içte dinci ve baskıcı bir yönetim kurması, dışta İran’a ve kısmen Katar ve Türkiye’ye dayanması, İsrail’e yönelik ise yok etme söylemini devam ettirmesi ve füze göndermeyi sürdürmesi Filistin direnişinin uluslararası meşruiyetine büyük zarar verdi. Özellikle IŞİD’in yarattığı radikal İslamcılığa yönelik tepki ve algılama, Batı medyasının da katkısıyla Hamas’a yapıştırılarak yeniden üretildi.
Hamas 1) Filistin hareketini bölerek 2) Sonuç alınmayan bir şiddeti sürdürerek. 3) Uluslararası alanda Filistin hareketine yönelik sempati ve desteği azaltarak Filistin direnişine aslında zarar verdi. Hareketin sol boyutu kalmazken, seküler kanadı zayıfladı, Hamas nedeniyle İran’ın bölgedeki vekili olarak algılanmasına neden oldu. Müslüman Kardeşler bağlantısı nedeniyle Mısır, İran bağlantısı nedeniyle de Suudi Arabistan, BAE gibi ülkeleri karşısına aldı. Bir dönem Yaser Arafat’ın dünyada sahip olduğu, uluslararası sol çevrelerin yardıma koştuğu, Filistin saflarında savaştığı dönemler çoktan bitti.