Ayasofya’nın 15. asrı diğer 15 asırlık abidelerin yıldönümüne benzemiyor. Bu kadar yıl ayakta kalan bir mabet yok. Çoğu harabe halinde veya boş. Hacimleri de Ayasofya ile mukayese edilemez. Ses denen kuvvetin ne olduğunu henüz tanımıyoruz. Bu mabedin içine yılda 3.5 milyon insan giriyor. Binanın yaşaması için gerekli atık suların, nemin temizlenmesini sağlayan altyapı tünelleri ve kanalların ise haritası yok. Buna başlayan İTÜ’lü bir grubun çalışmaları sekteye uğradı. Onlar çalışırken Ayasofya’ya bir de diğer köşeden iki şarlatan girdi. Güya falanca aziz kalıntılarını bulacaklarmış.
Ciddi olarak İTÜ’den Dr. Çiğdem Özkan Aygün başkanlığındaki grubun çalışmasını devam etmesi lazım. Bu bir yeraltı sistemidir. Eski çağlardan beri bilinir, yeni çağlarda da bunu çok iyi bilen Mimar Sinan’dır. Bu sistem Süleymaniye’de görülebilir. Bizim Topkapı Sarayı’nda da tatbik edilmiştir. Nitekim İTÜ grubu bir gün Topkapı Sarayı’ndaki bir sarnıç deliğinden girdiklerinde Ayasofya’dan çıkıverdiler. Ayasofya’dan dehlizlere giren bir dalgıç kızımız Topkapı Sarayı’nda haremdeki bir heladan çıktı.