MESUDE ERŞAN
@mesudersan
mesudeersan@diken.com.tr
Amerikan Gastroenteroloji Derneği dışkı mikrobiyota naklini tedavi kılavuzuna ekledi. Dernek yöntemin, tekrarlayan clostridium difficile bakterisi kaynaklı ishallerde kullanılmasını öneriyor (Clostridium difficile toksin üreten bağırsak bakterileri. Bakterilerin çoğalması bağırsaklarda iltihaplanmaya yol açıyor).

Tıp dilinde ‘fekal mikrobiyota transplantı’ denen yöntemde, sağlıklı bir donörden alınan dışkı, ciddi bir bağırsak hastalığı olan tekrarlayan clostridium difficile enfeksiyonunu geçiren hastanın bağırsağına aktarılıyor. Bu işlemle, hastanın bağırsak mikrobiyomunun dengesini yeniden sağlanıyor. ABD’de yöntemi kullanan uzmanlar etkili ve güvenli olduğunu öne sürüyor. Nakil, hastaların antibiyotik tedavisinden sonra yapılıyor.
Kılavuz kolonoskopi yöntemiyle uygulanan dışkı naklinin yanı sıra, yakın zamanda Amerikan Gıda ve İlaç Kurumu (FDA) tarafından onaylanan lavman yoluyla ve oral kapsül içinde verilen tedavileri de kapsıyor.
Yöntemin diğer hastalıklardaki uygulamalarıyla ilgili deneysel çalışmalar sürüyor. İnflamatuar bağırsak hastalıklarında (bağırsakların iç yüzeyinin iltihaplanması) tedaviye yanıtsız vakalarda yapılan çalışmalarda yüzde 30’a varan remisyon (hastalık aktivitesinin durması) oranları nedeniyle umut verici alternatif bir tedavi olarak değerlendiriliyor.
Çok hastalıkta deneniyor
Bağırsak mikrobiyotasıyla ilgili artan çalışmalar, pek çok hastalığın tanı ve tedavisi için yeni kapılar aralıyor.
Bakterilerin yüzde 90’ı, bağışıklık hücrelerinin yüzde 80’i bağırsakta yaşıyor. Bağırsaklar mikrobiyota açısından önemli. Biz besinlerimizi tüketiyoruz ve bakteriler de besinlerden metabolitler (metabolizma sonucu ortaya çıkan ara ürünler) üretiyor. Bu metabolitler sayesinde hücreler görevlerini yapıyor ve hayatımıza sağlıklı bir şekilde devam edebiliyoruz. Bakterilerin zarar görmesiyse tüm düzenin bozulması ve sağlık sorunlarının çıkmasına zemin hazırlıyor.

Anadolu Sağlık Merkezi’nde gastroenteroloji uzmanı Prof. Dr. Zülfikar Polat Diken’in konuyla ilgili sorularını yanıtladı.
Polat’ın verdiği bilgiye göre, dışkı nakli birçok hastalıkta tedavi niteliği taşıyan bir uygulama olarak görülüyor. Sık tekrarlayan clostridium difficile enfeksiyonunun yanı sıra, irritabl bağırsak hastalığı, inflamatuar bağırsak hastalığı gibi sindirim sistemi hastalıklarında uygulanan dışkı nakli, artrit, astım, otizm, otoimmün (bağışılık sistemi) hastalıklar, fibromiyalji, diyabet ve insülin direnci, iskemik kalp hastalığı, metabolik sendrom, psikiyatrik hastalıklar, multipl skleroz (MS), obezite, Parkinson gibi gastrointestinal sistem dışı hastalıklarda da deneniyor.
‘Daha fazla çalışmaya ihtiyaç var‘
Polat ancak tek onaylı uygulamanın clostridium difficile enfeksiyonuna bağlı gelişen kolitler olduğunu belirtti: “Diğer hastalıklardaki uygulamalar deneysel çalışma tarzında ilerliyor. İnflamatuar bağırsak hastalıklarında tedaviye yanıtsız vakalarda yapılan çalışmalarda yüzde 30 gibi remisyon (hastalığın aktif olmaması) oranları nedeniyle umut verici alternatif bir tedavi olarak değerlendiriliyor.“
Yöntemin çeşitli medikal tedavilere cevap vermeyen, kronikleşen hastalıklarda umut vadeden bir tedavi olduğunu anlatan Polat, bazı bilim insanları tarafından kabul edilirken, bazılarının tereddüt yaşadıklarını aktardı.
Çeşitli araştırmalara konu olan bu uygulamanın bugün patogenezi bilinmeyen çeşitli hastalıklardaki rolünün ancak sindirim sisteminin gastrointestinal mikrobiyotayı daha iyi tanımasıyla anlaşılacağını söyleyen Polat şöyle devam etti: “Uygulamanın en önemli kısıtlılığı, kabul edilebilir randomize kontrollü çalışmaların az sayıda ve takip süresinin kısa zamanlı olması. Uzun dönemli takip yapılamaması uygulamanın güvenilirliği konusunda şüphe uyandırabiliyor. Tedavinin tam olarak güvenilirliğini saptayabilmek için daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyuluyor.”
(Patogenezi, bir hastalığın kaynağı ve gelişmesi sırasında organizmada meydana gelen değişikliklerdir.)