• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

İktisatçı Piketty: Irkçılığın açtığı yaraların onarılması için iktisadi sistem değişmeli

22/06/2020 14:04

Fransız iktisatçı Thomas Piketty, siyah Amerikalı George Floyd’un bir polis tarafından öldürülmesi sonrasında önce ABD, sonra Avrupa’ya yayılan ırkçılık ve ayrımcılık karşıtı eylemlerin dikkat çektiği sorunların ‘çok önemli ve bir o kadar da komplike’ olduğu savundu.

Fotoğraf: AA

Ataları köle olan vatandaşların tazminat talep etme hakkı olduğunu savunan Fransız yazar, ABD’de söz verilen ancak yapılmayan toprak reformunun ve Fransa ile Birleşik Krallık’ta köleliğin kaldırılmasından sonra devletin köle sahiplerinin zararlarını ‘kompanse etmesinin’ adaletsizlik olduğunu belirtti.


Kölelik sistemindeki adaletsizliklerin yanı sıra, İkinci Dünya Savaşı sırasında zorla kamplarda tutulan Japon kökenli Amerikalılara ABD’nin savaş tazminatı ödediğini de belirten Piketty, köle tüccarlarının adını taşıyan sokakların ve dikilen heykellerin de tartışılması gerektiğini söyleyerek, ırkçılık ve sömürgeciliğin toplumda bıraktığı yaraların onarılabilmesi için ‘iktisadi sistemin değiştirilmesi’ gerektiğini savundu.

‘Irkçılıkla yüzleşmek, tarihi onarmak’

Fotoğraf: Reuters

Piketty, Fransız Le Monde gazetesindeki köşesinde* şunları yazdı:

Son zamanların ırkçılık ve ayrımcılık karşıtı eylemleri, sömürgeci ve köleliğe dayalı bir geçmiş için tazminat ödenmesi sorununu içinde barındırıyor. Bu sorun ne kadar komplike olsa da, ne ABD ne de Avrupa’da yanıtsız bırakılamayacak kadar önemli.

1865’te ABD İç Savaşı sona erdiğinde cumhuriyetçi başkan Lincoln zaferin ardından özgürlüğüne kavuşmuş kölelere ‘bir katır ve 40 akre arazi’ (yaklaşık 16 hektar) verileceği sözünü vermişti. O dönem ortaya atılan bu tazminat fikri, on yıllardır kötü muameleye maruz kalmış ve emeklerinin karşılığını alamamış kölelerin geleceğe özgür işçiler olarak umutla bakabilmesini sağlamak içindi. Eğer bu teklif kabul edilseydi, gerçekten eşsiz büyüklükte bir toprak reformu olacak, özellikle köle sahiplerini olumsuz etkileyecekti.

Ancak savaş biter bitmez verilen sözler de unutuldu, tazminattan bahseden hiçbir yasa geçirilmedi ve ‘bir katır ve 40 akre arazi’ tabiri Kuzeylilerin ikiyüzlülüğü ve aldatmacasının sembolü haline geldi (hatta yönetmen Spike Lee, ironik olarak kendi prodüksiyon şirketine bu ismi verdi). Demokratlar güneyin kontrolünü ele geçirdi ve 1960’lara kadar, yani bir yüzyıl daha ırk ayrımı politikalarını empoze etmeye devam etti. Bu süreçte asla bir tazminattan bahsedilmedi.

İlginçtir ki tarihte bu ayrımcılığın aksine bambaşka hikayeler de mevcut. 1988 senesinde ABD Kongresi, İkinci Dünya Savaşı’nda zorla kamplarda tutulan Japon kökenli Amerikan vatandaşlarına 20 bin dolar tazminat vermeyi kabul etti. Bu tazminat 1988 senesinde halen hayatta olan kişiler için geçerliydi (1942-1946 arasında kamplarda bulunmuş 120 bin Japon kökenli Amerikalının 80 bini hayattaydı) ve yaklaşık 1.6 milyar dolara mal oldu. Irkçı ayrım mağduru Afrikalı-Amerikalı vatandaşlara verilecek benzer bir tazminatın çok kuvvetli bir sembolik anlamı olacaktır.

Fransa’da olduğu gibi Birleşik Krallık’ta da kölelik yasaklandığında eş zamanlı olarak köle sahipleri hazine ve kamu tarafından kompanse edildi. Tocqueville veya Schoelcher gibi ‘özgürlükçü’ entelektüeller, köle sahiplerinin (yasal yollarla elde ettikleri) kölelerini adil bir tazminat ödemeden ellerinden almanın sonu olmayacak tehlikeli bir sarmala dönüşmesinden korkuyorlardı. Eski köleler, ancak yoğun emekleri karşılığında kısmi özgürlük elde edebiliyorlardı. Tek hakları bir toprak sahibi altında uzun dönemler çalışmaktı, çalışmayanlar ise aylaklık sebebiyle hapse atılıyorlardı. Buna benzer başka çalışma zorunlulukları çeşitli Fransız kolonilerinde 1950’lere kadar devam etti.

1833 senesinde Britanya’da kölelik yasaklanırken ülkenin milli gelirinin yaklaşık yüzde 5’i (bugünün rakamlarıyla 120 milyar avroya tekabül ediyor) 4 binden fazla köle sahibine ortalama 30 milyon avroya denk gelen tazminatlar ödendi ve bu ödemeler bugün de gözlemlenen birçok servetin kaynağı oldu. 1848 senesinde Réunion, Guadeloupe, Martinique ve Guyane gibi birçok Fransız kolonisinde de köle sahiplerine tazminat ödendi. 2001 senesinde köleliğin insanlık suçu olup olmadığı tartışılırken Christiane Taubira milletvekili meslektaşlarını ataları köle olan vatandaşlara tazminat ödenmesinin araştırılması için bir komisyon kurulması konusunda ikna etti. Bu araştırmayı özellikle toprak ve mal sahiplerin halen eskiden plantasyon sahibi olanların soyundan gelenler olması etkiledi.

Tartışmasız adaletsizliklerin en büyüğü o dönem Fransız köle sahiplerinin gözbebeği olan ve ‘Saint-Domingue’ diye bilinen, 1791’de isyan eden ve 1804’te Haiti adıyla bağımsızlık kazanan adada yaşandı. 1825 senesinde Fransız devleti Fransız köle sahiplerinin kaybettikleri köleleri kompanse etmesi için Haiti’ye milli gelirinin yüzde 300’ü kadar bir borç empoze etti. İşgal tehdidiyle karşı karşıya kalan adanın bu borcu ödemekten başka şansı yoktu. Bu finansal yük 1950’ye kadar Fransız ve ABD’li bankerlere ödenen refinansman ve faiz biçiminde Haiti’yi zorlamaya devam etti.

Haiti bugün itibariyle geçmişte ödediği haksız haraçtan dolayı Fransa’dan tazminat talep etmekte (bugünün değerleriyle faiz hesaba katılmadan 30 milyar avro) ve bu rakamın ödenmemesi için elle tutulur bir sebep yok. Fransız devleti hem Haitililerin 1825-1950 arasında köle olmaktan kurtulmak için ödediği borç hakkında konuşmayı tamamen reddederek, hem de iki dünya savaşındaki hak ihlalleri için tazminat ödemeyi kabul ederek çok ciddi bir adaletsizliğe yol açmaktadır.

Aynı zamanda köle tüccarlarının ardından adlandırılan sokak ve yapılan heykelleri de tartışmamız lazım, tıpkı Bristol’de eylemciler tarafından sökülüp denize atılan heykelde olduğu gibi. Tabii ki her zaman doğru ve yanlış heykeller arasında keskin bir çizgi çekmemiz mümkün olmayacaktır. Ancak tazminat ödemeleri konusunda olduğu gibi bu konuda da yasa ve kuralları adil bir şekilde düzeltebilmek için demokratik tartışma ortamına güvenmekten başka çaremiz yok. Tartışmayı reddetmek sadece adaletsizliğin devam etmesine yol açacaktır.

Bu zor ancak gerekli tazminat tartışmasının ardından geleceği de tartışmamız gerekir. Irkçılık ve sömürgeciliğin toplumda bıraktığı yaraları onarabilmek için iktisadi sistemimizi değiştirmeliyiz. Siyah veya beyaz fark etmeksizin, herkese kökenlerinden bağımsız bir şekilde eşit bir eğitim, çalışma ve mülkiyet hakkı sağlamalıyız. Bugünlerde farklı grupları bir araya getiren toplumsal hareketler, bu değişime büyük katkı sağlayacaktır.

*Çeviren: Efe Aydoğ

Kategori:Dünya

SON HABERLER

Gram altın güne nasıl başladı – 23 Mayıs 2025

Bir gram altın şu an (saat 9:05) 4.168,31 liradan işlem görüyor.

Dolar ve avro güne nasıl başladı? – 23 Mayıs 2025

Liranın dolar ve avro karşısında eriyişi sürüyor. Dolar/TL 39,0271 seviyesinden ilerliyor, avro/TL 44,1933 seviyesinden güne başladı.

Belediyelerin öğrenci yurdu açma yetkisini kaldıran teklif komisyondan geçti

Belediyelerin öğrenci yurdu açma ve çalışma yetkisinin kaldırılmasını içeren kanun teklifi TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edildi.

WSJ: Trump yönetimi Güney Kore'den asker çekmeyi tartışıyor

New York merkezli Wall Street Journal (WSJ) gazetesi, Donald Trump yönetiminin Güney Kore’deki binlerce ABD askerini geri çekmeyi tartıştığını yazdı.

Üç il için petrol arama ruhsatı verildi

Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na (TPAO) Adana, Osmaniye ve Hatay’da bulunan kara sahaları için petrol arama ruhsatı verildi.

ABD'den, Libya'daki taraflara 'ateşkese bağlılık' çağrısı
Güney Koreli yetkili: İkinci dalgayı yaşıyoruz

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 761 gündür hapiste

YAZARLAR

Bir uyanışın tarihi: 19 Mayıs

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Elinden çıkanı kulağın duysun

Mustafa Dağıstanlı

Ali Özgentürk için: Böyle mi olmalıydı!

Ayhan Tinin

Çocuk, sınırsızlıkta değil, sınırda büyür

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Yazalım da ne yazalım nasıl yazalım!

Murat Sevinç

Senyör Amicis'in gazına geldim 

Behzat Şahin

Özel, İmamoğlu ve Yavaş'ın 'özenli' açıklamaları üzerine…

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

Korkut Boratav: ABD emperyalizminin yeni yüzyılda saldırganlaşması, dolar hegemonyasını zayıflattı

Zafer Arapkirli: İlhan Şeşen'in dediği gibi iktidar açısından 'Benim Aklım Başımda Değil'e çok kolay bağlayacaksınız siz de…

Zeynep Aktaş: Enflasyonun üzerinde getiri sağlayanlar yatırımcıların dikkatini çekiyor

Erdal Sağlam: Var olan güvensizlik büyüyor

Burcu Aydın: Bu, temmuzda asgari ücret, memur ve emekli maaşlarında bir artış öngörülmediği anlamına geliyor

Kansu Yıldırım: CHP'li ve DEM Parti'li yerel yönetimlerin üzerinde tam denetim sağlamak hedefleniyor

Sefer Levent: 30 çalışandan biri artık motokurye

İbrahim Kahveci: O da ne? Köprü hala müteahhitte….

Deniz Zeyrek: Akılları fikirleri cinsellik

Esfender Korkmaz: Sorunların nedenlerinden biri de IMF ile gelen dalgalı kur politikası

Çiğdem Toker: Şimşek programının bir uluslararası toplantılarda görünen yüzü var, bir de kayda girmeyen yüzü

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×