ABD, Londra’da ve Kanada’dan dört bilim insanı, dünyanın en acil sorunu kabul edilen iklim krizinin çözümüne katkı sağlamak için kariyerlerini değiştirdi.

Prestijli bilim yayını Nature, ilkim krizinin çözümüne daha çok katkı sağlamak isteyen ABD ve Londra’dan dört bilim kadınının hikayesini yazdı.
Dördü de, akademik dünyada ‘sağlam ama yavaş’ adımlarla ilerlemek yerine, acil bir soruna acilen çözüm bulmak için hızlanmayı tercih etti.
Idaho Üniversitesi’nde vahşi yaşam ekolojisi alanında çalışan Sophie Gilbert, iklim kriziyle dolaylı da olsa ilgili bir alanda çalışıyor. Yine de üniversitenin yavaş temposu onda ‘yeteri kadar büyük bir fark yaratamadığı’ duygusuna sebep olmuş:
“15 yıldır, vahşi yaşamın çevresel değişime nasıl tepki verdiğini araştırıyorum, yayınlıyorum ve bir şeylerin olmasını bekliyorum, bekliyorum, bekliyorum.”

Sonunda Gilbert, orman-karbon depolama ve biyoçeşitlilik gibi doğaya dayalı çözümlerlerle ilgili bilgi ve becerilerini başka nasıl kullanılabileceğini değerlendirmiş. Nisan ayında, San Francisco’daki Natural Capital Exchange adlı start-up’a katılmış. Şirket, küçük özel arazi sahiplerinin arazilerindeki ormanları korumak için karbon kredisi satmalarına aracılık ediyor.
Yeni kurulmuş bir şirketin hızlı tempolu dünyasında çalışmanın zorluğunu üstlenmekten heyecan duyuyor.
Hazırladığı program tercihini belirledi
Alice Bell Britanya’nın en prestijli üniversitelerinden Imperial College London’da ve Brighton’daki Sussex Üniversitesi’nde Bilim Politikası Araştırma Birimi’nde toplam 11 yıl çalıştıktan sonra iklim krizi konusunda daha aktif çalışmak istemiş ve Londra’da iklim konusunda çalışan sivil toplum kuruluşu Possible’da İletişim başkanı olmuş.
Imperial’dayken iklim değişikliği konusuna hazırladığı disiplinlerarası eğitim programı, konunun ne kadar acil olduğunu kavramasında etkili olmuş. “Yeteneklerimi en iyi şekilde kullanabileceğim bir yerde olmak istedim” diyor.
Toplum ve bilim arasındaki ara yüz
2017’den beri Seattle’daki Washington Üniversitesi’nde İklim Etkileri Grubu’nda kıdemli araştırmacı olarak çalışan Meade Krosby ise, akademiden tamamen vazgeçmese de vaktinin önemli bir kısmını karar vericileri iklim krizi konusunda bilgilendirmeye harcıyor.
Üniversitenin Kuzeybatı İklim Adaptasyon Bilim Merkezi’nde direktörlük yapan Krosby, yaptığı işi ‘bilim ve toplum arasında bir ara yüz’ olarak tanımlıyor.
Krosby, 2016 ve 2018 yılları arasında yerli bilim insanları, kabile örgütleri ve diğer üniversite bilim insanlarıyla işbirliği yaparak, iklim projeksiyonu sağlayan Tribal Climate Tool’u geliştirdi. değiştirmek. 2018’de başlatılan araç, şimdi Samish Indian Nation’ın 2019 iklim değişikliği kırılganlık değerlendirmesi gibi birçok tehlike azaltma planında kullanılıyor.
Krosby, bilim ve toplum arasında nasıl daha sıkı bağlar kurulabileceğine dair bir yüksek lisans dersi de veriyor.

Akademik kariyer yapılarının üniversite dışındaki insanlarla çok sayıda işbirliği gerektiren ve mutlaka tipik bir bilimsel yayınla sonuçlanmayan çalışmaları teşvik etmediğinden şikayet eden Meade Krosby, “Hakemli bir makale gerçekten en önemli sonuç mu” diye soruyor.
Resifle karşılaşma
Kanada’daki Victoria Üniversitesi’nde deniz ekoloğu olan Julia Baum, hem akademik hem pratik sonuçları olan iklim odaklı çalışma yapmanın yolunu bulmuş.
Onun için dönüm noktası, büyük sıcak dalgasının çalıştığı tropikal resifi neredeyse yok ettiği 2015 yılında gerçekleşmiş: “Eskiden aşırı avlanmanın denizler için en büyük tehdit olduğunu düşünürdüm, sonra iklim değişikliği geldi ve güzel, bozulmamış bir resifin 10 ayda nasıl eridiğine şahit oldum.”
Julia Baum, şimdi Kiritimati Adası’ndaki toplu mercan ölümlerinin verilerini kaydediyor ve iklim krizini yavaşlatmaya katkı sağlamak istiyor.

Baum, ‘bilgisini gezegenin karşı karşıya olduğu en büyük tehdidi ele almaya yardımcı olacak şekilde kullanmanın kendisi için ahlaki bir zorunluluk’ olduğunu söylüyor. Baum, araştırmasını yeniden yönlendirmenin yanı sıra, kıyı iklimi çözümlerine odaklanan bir üniversiteler arası lisansüstü eğitim programı tasarlıyor. Bu, akademik olmayan ortaklarla nasıl işbirliği ve müzakere yapılacağı ve medyayla nasıl ilişki kurulacağı gibi konuları kapsıyor.
Ancak, Krosby gibi Baum da, kendisinin ve meslektaşlarının çoğunun, birçok üniversitenin geleneksel akademik yayın dışındaki herhangi bir çalışmaya değer vermediği veya desteklemediği için hayal kırıklığına uğradığını söylüyor: “Üniversitelerin işe alma ve terfi kriterlerinde çözüm çalışmalarına değer vererek ve ödüllendirerek bu zorluğun üstesinden gelmeleri ve akademisyenleri desteklemek için yenilikçi yollar bulmaları gerekiyor” diyor.