Zamlar öylesine yakıcı ve ardı arkası kesilmeyecek biçimde tetiklenmiştir ki, iktidarın pansuman amaçlı geri adımları ya da manevraları, zamların her gün artan acısını azaltıcı bile olamayacak mahiyettedir. Tersine, elektrikten doğal gaza, akaryakıttan kömüre, gıdadan ulaşıma, belediye hizmetlerinden ısınmaya, kiraya… yapılan zamlar işçilerin ve emekçilerin geçim koşullarını olağanüstü biçimde ağırlaştırmaktadır, ağırlaştırmaya da devam edecek gibi görünmektedir.
Nitekim gelişmeleri yakından izleyen ekonomistler, önümüzdeki aylarda da zamların yayılmaya devam edeceğini söylemektedir.
Bu yüzden de iktidarın, palyatif girişimlerine rağmen, “Elektrik zamlarının geri alınması” için sokaklara inmeye başlayan halkın talebinin, “Temel tüketim mallarına yapılan zamların geri alınması”na varması gibi, işletmelerden yükselen “Ücret ve maaşlara ek zam yapılsın”, “İnsanca yaşanacak bir ücret” talepleri genişlerken bu talepler etrafındaki eylemlerin yaygınlaşacağı da tartışmasızdır.Zamların geri aldırılmasının tek gerçekçi yolu da, halkın şu ya da bu sermaye partisi ya da çevresinden beklentiye girmemesinden, kendi göbeğini kendisinin kesmesinden geçiyor.
Dahası, emek cephesinden yükselecek bu mücadelenin hem sendikal harekete, hem de siyasete yeni bir nefes getireceğinin önümüzdeki dönemin tartışılmaz özelliklerinden birisi olacağını söylemek yanlış olmaz.
Emek ve demokrasi güçlerinin de hesaplarını buna göre yapması gerekmektedir.