Bakanın açıklamasında “Bütün sendikacılarla görüştüm” ifadesindeki “bütün”ün bütün sendikacıları kapsamadığı da bir gerçek. Çünkü tek adam yönetiminin kendisine yakın olmayan, daha doğru bir ifadeyle açıkça biat etmeyen sendikacılarla bırakalım görüşmeyi, randevularına bile yanıt vermediği, hatta onları meşru sendikacılar olarak görmediği dikkate alındığında “bütün sendikacılar”dan kastın Hak-İş ve Türk-İş’teki belki sayısı fazla ama yine de “bazı sendikacılar”, özellikle de kendilerine yakın sendikacılar olduğunu söylemek daha doğru olur.
Nitekim Bakan Bilgin’in açıklamasının hemen arkasından DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu DİSK’ten herhangi bir sendikacının bakanla görüşmediğini açıklamıştır. Hak-İş ve Türk-İş genel merkezlerinden ise bu konuda bir tepki gelmemiştir.*
Bakanın yaptığı ve yapmadığı bütün sendikacıları aynı çuvala koyarak suçlayan açıklaması bir gerçeğin kamuoyunca bilinmesine katkı yapıyor gibi görünse de “gerçek bu” deme amaçlı “masum” bir açıklama olarak da görülemez. Çünkü böylece Bakan Bilgin en başta “bütün sendikacılar” diyerek asgari ücretin 8 bin 506 TL olarak belirlenmesinin sorumluluğunu sendikacılara atarak, kendilerinin patronlarla iş birliği yaparak asgari ücreti patronların istediği sınırda tutmalarının üstünü örtmeyi amaçlamaktadır.