Son üç yılda dünyanın farklı bölgelerinde üç muazzam halk ayaklanması yaşandı. Birincisi Nisan 2019’da kuzeydoğu Afrika ülkesi Sudan’da, ikincisi bu yılın başlarında Orta Asya ülkesi Kazakistan’da, sonuncusu ise içinde bulunduğumuz ayda Güney Asya’nın ada ülkesi Sri Lanka’da vuku buldu. Sudan’da 30 yıllık diktatör Ömer El Beşir, Sri Lanka’da 20 yıllık Rajapaksa hanedanlığı, Kazakistan’da da yine 30 yıllık Nazarbayev sultanlığı alt edildi.
Her üç ayaklanmanın niteliği de, dinamikleri de, aktörleri de benzerdi. Ekonomik krizlerin tetiklediği, halkın tüm bileşenlerinin içinde yer aldığı bu ayaklanmalar biriken onlarca yıllık enerjinin patlamasıyla kendiliğinden ortaya çıktı. Kiminde zamlar, kiminde yoksulluk kiminde de kıtlık tetikleyici unsur oldu. Kısa sürede sosyal ağlar üzerinden dalga dalga ülkelerin her bir tarafına yayıldı.
Her üç ülkedeki ayaklanmalarda eksiklikler de, hatalar da, yapılamayanlar da neredeyse aynıydı. Öncelikle içinde de ayaklanmalara rengini veren bir kesim/yapı yoktu. Sudan’da gençler ve kadınlar, Kazakistan’da enerji işçileri, Sri Lanka’da dar gelirliler bir adım öne çıksalar da kitleleri sürükleyen ana gövde olamadılar. Öncü bir devrimci partinin/liderliğin eksikliği net bir şekilde görüldü.