Bir yılda iki büyük darbe girişimi atlattı Türkiye. Gezi eylemleriyle hükümeti felç edip bir Ukrayna projesi uygulayacaklardı. Başarısız olunca, ülke içinde muhafazakar bir kitleyi ortak yapıp 17 Aralık darbe senaryosunu başlattılar. Bu da, hükümeti devirip Türkiye’yi Mısır’a çevirme projesiydi. Erdoğan Mursi olacak, binlerce insanı içine alan bir örgüt senaryosu uygulanacak, geniş çaplı tasfiyeler yaşanacaktı. Siyaset, iş dünyası, medya ve bürokrasi sil baştan tanzim edilecek, Türkiye’nin o kader çizgisini geçmesinin önü alınacaktı.
1 Mayıs’ta ve Gezi eylemlerinin yıl dönümünde bu sefer Alman istihbaratının devreye girmesiyle Alevi kartı devreye sokuldu. Alman istihbaratının kontrolündeki bazı örgütler sokaklara sürüldü. Alevilerden destek alamayınca başarısız bir girişim olarak kaldı.
Şimdi Kürtler üzerinden senaryo uyguluyorlar. PKK’yı yeniden çatışma alanına sürmeye çalışıyorlar. Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi kan dökülürse, Çözüm Süreci sabote edilirse hem seçimi kontrol edebilirler hem de seçim öncesi muhtemel ittifakları şekillendirebilirlerdi.
Erdoğan’a karşı besledikleri öfkenin, çizmeye çalıştıkları imajın, oluşturmak istedikleri algının sebebi Türkiye’dir. Çünkü o devrilirse bütün bunları başaracaklarına inanıyorlar. O devrilirse Türkiye’nin de devrileceğine, yeniden doğuşun engelleneceğine, kader çizgisinin bozulacağına inanıyorlar. Öyleyse Türkiye için direnme vaktidir. Diyarbakır’da annelerin direndiği gibi…