Mesela Türkiye kesintisiz 14 yıldır büyüyor ama yoksul sayısı azalmadığı gibi tersine artmaya devam ediyor. Hatta son 3 yılda çok hızlı büyümeye rağmen yoksul sayısı 2021’de 17.636 bin kişiden 2023 yılında 18.219 bin kişiye yükseldi. Türkiye’de büyüme yoksulluğu azaltmadığı gibi tersine artırmaya devam ediyor. Acaba gelir artışı bu kadar olmasına rağmen neden geçim derdi azalacağı yerde artıyor? Bunun ilk ana nedeni açıklanan enflasyon verilerinin gerçekliği ne derece yansıttığı olabilir. Ücret artışları karşısında fiyatlar gerçekten açıklandığı gibi mi artıyor? Ben bugün bir diğer nedene bakacağım: Gelir dağılımının fiyat etkisine…
Erdoğan Cumhurbaşkanı olduğunda en zengin yüzde 5’in gelirden aldığı pay yüzde 19,56 düzeyindeydi. Şimdi bu pay yüzde 24,74’e çıktı. Mesele sadece gelir bozukluğu değil elbette. Bir başka neden de servet bozukluğudur. Mesela gayrimenkul zenginleri servetlerini reel olarak iki katın üzerinde artırmış oldular. Ve servet bozukluğu da gelir bozukluğunu tetikledi. Böylece ortaya inanılmaz fiyatlar çıktı. Mesela 2020 yılında 150 lira olan kaliteli bir gömlek şimdi 2.300 lira. Ama TUIK giyim fiyatlarını tam da bu dönem için %155,7 artışla ölçüyor. Evet, aslında fiyatı TUIK seviyesine yakın artan giyim ürünleri de var ama bu geneli yansıtmıyor.
Bu örneği genele aldığımızda şöyle bir tablo çıkıyor: Yüksek gelir ve servet etkisi genel fiyat dengesini çok feci bozdu. Aşırı fiyat artışlarını besleyen gelir ve servet bozukluğu geçim derdinin ana besleyicisi oldu. Bu durumda şu notu düşelim: Zenginlerin sefası fakirlerin cefasına dönüştü. Onların dengesizliği tüm fiyat dengesizliğinin de baş nedeni oldu. Gelir dağılımını düzeltmeden enflasyonla mücadelenin faturası çok ama çok ağır olacaktır… Daha bekleyin asıl faturanın gelmesini…Durum ciddi.