BBC Türkçe Servisi, Türkiye’de sağlık çalışanları arasındaki anestezik madde bağımlılığı sorununu masaya yatırdı. Sebepler arasında, maddeye erişimin kolaylığı, tükenmişlik, yoğun hayat içerisinde hayatı kaçırma hissi ve merak duygusu gösteriliyor.

Araştırmalar, Türkiye’de pek çok sağlık çalışanı hastane envanterindeki narkotik ilaçlara bağımlılık geliştirdiğini ortaya koyuyor. Tükenmişlik, sağlıkçılara şiddet gibi nedenler bağımlılık sebebi olabilirken, ‘aşırı doz’ nedeniyle hayatını kaybeden hemşire Emel Yüce’nin annesi, bu duruma ağır çalışma koşullarının neden olduğunu savunarak ‘mesleki hastalık’ olarak kabul edilmesini istiyor.
BBC Türkçe’nin haberine göre Türkiye’de sağlık çalışanları arasında anestezik madde bağımlılığının ne kadar yaygın olduğuna dair resmi veri bulunmuyor. Ancak çok sayıda uzman ‘yüksek ses konuşulmayan’ bu sorunun giderek yaygınlaştığı görüşünde.
Öyle ki Acil Tıp Uzmanları Derneği’nin (ATUDER) ‘Acil Servis Çalışanlarında Madde Bağımlılığı ve Öz Kıyım Riski’ raporuna göre 2009-2019 arasında aşırı doz ilaç sebebiyle 50 sağlık çalışanı odasında ölü bulundu.
BBC’nin Ekim-Haziran 2022 arasında yaptığı medya taramasına göre ise ‘anestezi, acil servis ya da yoğun bakım’ bölümlerinde çalışan en az altı sağlıkçı daha şüpheli bir şekilde hayatını kaybetti.
Sağlıkçılar arasındaki anestezik ilaç bağımlılığı özellikle yoğun bakım ve acil servislerde daha yaygın görülüyor. Uzmanlar, anestezik maddelere erişimin görece daha kolay olduğu bu branşlarda daha fazla bağımlılık geliştirildiğini değerlendiriyor.
Sağlıkçıların anestezik madde bağımlılığına gösterdiği sebepler arasında; maddeye erişimin kolaylığı, tükenmişlik hissi, yoğun ders çalışma/iş hayatı içerisinde hayatı kaçırma hissi ve merak duygusu gösteriliyor.
Doktorlar anlatıyor: Aşırı stresten başladım
Anestezi doktoru Uğur, TUS’a hazırlık sürecinden sonra ‘hayatına renk katmak’ için kullanmaya başladığını söylüyor.
Yaşamla ölüm arasında anestezistlerin devreye girdiğini belirten Doktor Berke ise hayatındaki ‘aşırı stres’ sebebiyle anestezik madde kullanmaya başladığını aktarıyor: “Bir tükenmişlik vardı üzerimde tam o süreçte. Uzun süredir bunu hissediyordum. Bitmiş gibi hissediyordum. Beraber kullandığım sağlıkçı arkadaşlarımda da aynı sürecin olduğuna eminim.”
Genç doktor, ayda 8-9 gece nöbet tuttuğunu ve ertesi günün mesaisiyle birlikte 36 saat hastanede kaldığını söylüyor. Ardından evine gittiğinde tek isteğinin uyumak olduğunu söyleyen Berke, bazen yemek bile yemeden, bir sonraki mesaiye kadar uyuduğunu anlatıyor: “Evden iki gün önce çıkmıştım diyorsun, bir anda uyanıyorsun ve iki gün sonrasındasın. Bir anda zaman algını da yitiriyorsun. Vücudun da kendisini toparlayamıyor tam olarak aslında.”
Berke’ye göre bu döngü, sağlık çalışanlarını hem fizyolojik hem de ruhsal olarak tükenmişliğe itiyor.
‘Mevcut koşullar madde kullanımını artırıyor’
Tükenmişlik sendromu yaşayan sağlık çalışanlarının giderek arttığını gözlemleyen Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Necmettin Ünal, mevcut koşulların sağlıkçıların anestezik madde kullanımını da artırabileceğini düşünüyor.
Ünal, sağlıkçılar arasındaki bu sorunun sesli konuşulması gerektiğini söyleyerek, “İlk önce böyle bir problem olduğunu ortaya koymamız gerekiyor. Gizli kapılar ardında kalarak hiçbir şeyi çözemeyiz” diyor.
‘Yetkililerden destek bulamadık’
Ocak ayında aşırı dozdan Ordu’da hayatını kaybeden hemşire Emel Yüce’nin ailesi de kızlarının bağımlılığı süresince yetkililerden destek bulamadıklarını anlatıyor.
Yüce’nin ölmeden önceki son aylarında artık iş yerinde de kendisine ilaç enjekte ettiğini, bu durumun hastane yönetimi ve diğer iş arkadaşları tarafından da bilindiğini belirten anne Yüce kızının bağımlılığını yenmesi için her türlü riski göze alarak yetkililere başvurduğunu ama sonuçsuz kaldığını söyleyerek “Bir anne olarak daha fazla ne yapabilirdim” diye soruyor.