HDP, TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın “Yeni anayasada laiklik olmamalı” demesini ‘din temelli ayrılıkçılığa davetiye çıkarmak’ olarak yorumladı.
HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, grup toplantısında, “Tam bir fütursuzluk! AKP-Saray tarzı hilafeti ilan etmeyi başaramayacaklar” dedi.
Yüksekdağ, dokunulmazlıkların kaldırılmasına ‘Evet’ diyeceğini açıklayan CHP’yi bir kez daha uyarırken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı da başkanlık gelmeyeceğini görünce çözüm sürecini bitirmekle suçladı ve ekledi: “Halkın çocuğu musalla taşında, Bakan’ın oğlu kumar masasında.”
HDP lideri, bu devirde gazetecilerin ikiye ayrıldığını savunurken, Amedspor’un tek suçunun da ‘faşizme gol aktmak’ olduğunu belirtti.
Yüksekdağ’ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
“Meclis Başkanı dindar bir anayasadan söz ediyor. Bu vurguların tamamı, din temelli ayrılıkçılığa davetiye çıkarmaktır.
Bakın farklı bir mezhebe aittir diye yapılan katliamlara… Bugün yurt bildiğimiz topraklar, mezhep savaşlarının coğrafyası.
Daha fazla din vurgusu yaparak hegemonya kurma peşindeler. Çok dindar oldukları için mi ‘dindar Anayasa’ istiyorlar!
Dine sahip çıkanlar, normal koşullarda Türkiye’de yaşanan tacizlere, tecavüzlere, hırsızlıklara tutum almalı değil mi?
Başkanlık anayasasını, masum ve meşru göstermek için o Anayasa taslağına dinin kutsallık elbisesini geçirmeye çalışıyorlar.
Düşündükleri başkanlık rejimini, AKP-Saray tarzı hilafeti ilan etmeyi başaramayacaklar.
Laiklik bu ülkede gerçek anlamda hiçbir zaman yaşanmadı. Özgürlükçü laikliğe susamış topraklarda yaşıyoruz.
Zorunlu din derslerinin olduğu yerde, ‘Din eksenli bir anayasa yapılmalıdır’ diyor. Tam bir fütursuzluk!”
‘Başkanlığa ve hilafete evet demiş olacaklar’
Yüksekdağ, dokunulmazlıkların kaldırılmasına ‘Evet’ diyeceğini açıklayan CHP’yi de keskin dille uyardı.
“Fezlekeleri komisyona getireceklermiş. Hilafet ilan etme projelerine taş koyan olmasın diye, HDP’yi Meclis’te istemiyorlar. Bize saldırmaları, AKP-Saray iktidarının rejimi değiştirme planı. HDP Meclis’te olmazsa alanlarının genişleyeceğini düşünüyorlar. HDP gücünü, iradesini bu Meclis’te kazanmadı. Meclis’ten atma tehditleriyle de asla kaybetmeyecek.
Bugün HDP’nin Meclis’teki duruşunun Türkiye halklarının tek demokratik güvencesi olduğunu unutmamalıyız. Dokunulmazlıkların kaldırılmasına Saray’ın istediği gibi evet diyecek olanlar; başkanlığa ve hilafete evet demiş olacaklar; Anayasa’nın askıya alınmasına evet demiş olacaklar; iktidarla aynı safta bu suça ortak olmuş olacaklar.
Biz Meclis’te olsak da olmasak da siyasi gücümüzü yitirmeyiz. Ama adımızın tarihe kara bir leke olarak geçmesine izin vermeyiz.”
‘Halkın çocuğu musalla taşında, Bakan’ın oğlu kumar masasında’
HDP lideri, bir gazetede kumar oynarken çekilmiş bir fotoğrafı çıkan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım üzerinden güneydoğudaki ölümleri de gündeme getirdi: “Katledilenler; halkın, yoksul halkın evlatları. Halkın çocuğu musalla taşında, Bakan’ın oğlu kumar masasında!”
Yüksekdağ şöyle devam etti: “Ülkenin dört bir yanına cenaze geliyor. Niye peki? Vatan tehlike altındaymış. Oysa, ölen her insan bu toprakların evladı. Türkiye halkları; işçinin emekçinin hakkının, yoksulun hakkının, yaşam hakkının gasp edilmesine asla izin vermemeli.Bizler Saray’ın savaşında ölmek, öldürmek zorunda değiliz. Herkes şunu blmeli: Savaşmamak bir haktır, bir tercihtir.”
‘Erdoğan başkanlığı göremeyince masayı devirdi’
HDP lideri, ‘Dolmabahçe mutabakatı’nı yok sayan Cumhurbaşkanı Erdoğan‘a yüklenmeyi de ihmal etmedi: “Cumhurbaşkanı ne diyor? ‘Dolmabahçe mutabakatı nedir ya?’ Tarihsel hafızada filmin o bölümünü, o kareyi atmaya çalışıyor. Siz ‘Dolmabahçe mutabakatı’nı unutmak isteyebilir, bundan pişmanlık duyabilirsiniz. Ama biz barış dediğimiz için pişman değiliz. Onlar ne kadar ‘Dolmabahçe mutabakatı’ yoktur diyorsa, biz de o kadar var diyoruz. Altında da cumhurbaşkanının imzası var. İmralı tutanakları kaybolmadı, duruyor. Cumhurbaşkanı oturma düzenine kadar biliyordu. Ortak cümlelerle o mutabakat gelişti. Ama cumhurbaşkanı çok net bir biçimde barış sürecinin kendisine başkanlık getirmeyeceğini gördü. Bu nedenle masayı devirdi.”
‘Gazeteciler bu devirde ikiye ayrılıyor…’
HDP lideri, Kürt medyasına yönelik baskıyı da gündeme getirdi: “Dokuz DİHA muhabiri tutuklandı. Peki DİHA muhabirlerinin suçu neydi? Tankın değil halkın yanında haber yapmak. Gazeteciler bu devirde ikiye ayrılıyor: 1. Haber yaptırmak için evleri bombalatanlar, 2. Yıkılan evlerin haberini yapanlar… DİHA emekçileri gurur duyulması gereken bir iş yaptılar, gerçeklere baktılar ve kamuya taşıdılar. Azadiya Welat gazetesi, Kürtçe gazetecilik yapıyor. Çalışanları sürekli saldırı ve tehdit altında. Dağıtımcıları katledildi. Azadiya Welat gazetesi yazı işleri müdürü Cizre’de vahşet bodrumlarında katledildi…”
‘Amedspor’un tek suçu faşizme gol aktmaktı’
Yüksekdağ, son olarak yönetecileri darp edilen Amedspor‘a da değindi: “Irkçılık, şovenizm ve nefret suçuna karşı Amedspor’un yanındayız, olmaya da devam edeceğiz. Bütün Amedspor taraftarları da rahat olsun. Onların tek suçu, faşizme gol atmaktı. Faşizme gol atma inadından vazgeçmeyecekler. Amedspor, misafirperverlikle rakiplerine sahip çıkmıştı. Bütün futbol kulüplerini Amedspor erdemini kuşanmaya davet ediyorum.”