Gitgide gerilen, uçlara doğru savrulan bir Türkiye…
Tayyip Erdoğan, böyle bir Türkiye’nin seçim sandıklarından kendisinin her seferinde daha güçlü çıkacağına inanıyor.
Bundan güç aldıkça da, sırtını demokrasiye daha çok dönüyor.
‘Sandık çoğunluğu’nu demokrasi sanıyor.
Bunun için “Sandıktan çıktım, her şeyi yaparım” demekte herhangi bir beis görmüyor.
Hukukun üstünlüğüne bunun için boş veriyor.
Ayrıca, farklı olan her şey Erdoğan’ı korkutuyor.
1 Mayıs’a damgasını vurmuş olan da Erdoğan’ın yasakçı zihniyetidir.
Özgürlük korkusudur.
Hukuk korkusudur.
Demokrasi korkusudur.
Erdoğan bunlardan korkuyor, çünkü bu değerler tam olarak Türkiye’nin kapısını çalarsa, kendi iktidarının yolsuzluk, hırsızlık verüşvet dosyalarını kapatamayacağını biliyor.
Koca İstanbul’u darbe dönemlerindeki gibi 39 bin polisle kuşatıp insanlarını evlerine hapseden yasakçı zihniyet de Erdoğan’ın bu ‘demokrasi korkusu’ndan kaynaklanıyor.
Kısacası:
Erdoğan, darbe diye diye yolsuzluk dosyalarının üstüne şal örtebileceğini sanıyor.
Hem yanılıyor, hem de inandırıcı olamıyor.