
H. AYHAN TİNİN
Sanat da var / Sinema
‘Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri’.
Bu kış mevsiminin unutulan, hak ettiğini alamamış filmlerinden…
Neyse ki MUBİ var da kaybolup gitmiyor böyle etkili ve derinlikli yapıtlar.
Hele sezon sonu finalleriyle iyice nefes darlığı yaratan dizilerin görsel tacizi ortalığı kaplamışken, sinema filmlerinin de onlardan aşağı kalmadığı günlerde, yeni bir yönetmenle karşılaştık.
Murat Fıratoğlu!
Bir ilk film, sıkı bir senaryo, sade ve sembolik bir sinema dili… Bir sinemasever için bu kadarı yeterli.
Film Şanlıurfa-Siverek de çekilmiş. Tam da o topraklardan güzel dostluklar ve anılarla döndüğüm günlere denk gelince, filmin lezzeti bir başka oldu.
Film yaşamın hakikati içinde; insanın en naif öfkelerini, kötülük besleyen empati yoksunu yakın çevrelerimizi, yaşamımızdaki şatafatsız en içten arkadaşlıkları gösterirken; bütün tesadüf sandığımız karşılaşmaların bizi nasıl kendimizden koruduğunu anlatıyor.
Ve sonunda sevişeceğimizi zannettiğimiz kişilerle dövüşüp; dövüşeceğimizi zannettiğimiz kişilerle halayda kol kola girdiğimiz bir hayat yaşıyoruz.
Bütün hikâyede bu kadar zaten.
Ama biz hala başka bir şey var sanmaya devam ediyoruz.
Geçtiğimiz Venedik Film Festivali’nin özel gösterim bölümünde dünya prömiyerini yapan ve buradan ödülle dönen film, tabii ki sinemalarda çok fazla ayak bulamadı.
Zaten dünyada ve ülkemizde tiyatronun, sinemanın maliyetleri ve tüketilmesi gereken bedelleri düşünüldüğünde; iyi ki hala sinema ve tiyatro yapan birkaç deli-dahi var!
Eyüp, Urfa’nın Siverek ilçesinde, göz boyunca uzanan domates tarlalarında beyaz örtülerin üzerine domates kasalarını yıkıp, sonrada kadınların kestiği domatesleri kilometrelerce yürüyüp tuzlayarak güneş altında kurutma işinde çalışıyor.
Cümleyi özellikle böyle gereksiz bir uzunlukta yazdım.
Çünkü Murat Fıratoğlu’nun kamerası böyle bitmez bir uzunlukta gösteriyor bize tarlaları… Ama sıkıcı değil! Fakat işin ne kadar bitmez ve usandırıcı bir iş olduğunu öyle bir kamera diliyle anlatıyor ki, ilk filmi olduğuna inanmak güç geliyor.
Filmin baş karakteri Eyüp’ü de Murat Fıratoğlu oynuyor.
Çalıştığı tarlaların sahibi Hemme ile klasik işçi/patron çatışmasını yaşıyor. Hemme az adamla çok iş yaptırmaya sevdalı, az adamlara da parayı zamanında ödemiyor. Borcu olan Eyüp, Hemme’yi öldürmeye karar verip silahını almaya eve gidiyor.
Henüz film yeni başladı.
Yolda mobileti de bozulunca türlü karşılaşmalarla yeniden yüzleşiyor hayatla…
Kararını nasıl verecektir?
Bu senaryo doktorlarının artık sakız sıkıntısı veren sorusu.
Oysa asıl soru, senaryonun böyle bir durumda ezberleri aşarak seyirciye nasıl bir dönüşüm ihtimali sunacağıdır.
Bunun içinde ille şarlatan şakalar, hayatın hakikatine uymayan kan banyoları, kötüyüm ben kötü diye ortada gezen tipler olması gerekmiyor.
Sen borçtan kıvranırken, bunu bilmiyormuş gibi sana ‘Paraya ihtiyacın varsa söyle’ diyen kuzen yeterince kanlı bir şaka yapıyordur zaten. Hele ‘Sizin oralarda arazı bakıyorum villa yapıcam. Bulursan haber var alalım sana da komisyon veririm’ derse… Önce Hemme’nin suratına mı tükürsem yoksa buna mı düşüncesiyle şaşırır kalır insan!
Sonunda halayı kiminle çekersin, o hiç belli olmaz.
‘Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri’ bu yılın en iyi ilk filmi bence… Bu yönetmeni bekliyoruz.
MUBİ’de izlemeyi sakın unutmayın.
Bana gelince sevgili okur; yine bir süreliğine gidiyorum. Okunacak, yazılacak çok şey birikti. Geçen yazın hasadı, kendi sahnemizi kurmaktı. Sevgili dostum, kardeşim Okday Korunan ile birlikte ‘Nazım’ın Kedisi’ni her oyun dolu salona olmak kaydıyla sergiledik. Korunan sahne, kendi yazarları kendi oyuncularıyla devam edecek, eylül sonunda görüşürüz. Hoşçakalın.