Nobel Kimya ödülünü kazanan Prof. Dr. Aziz Sancar’ın Genelkurmay’dan ‘Ak Saray’a uzanan ziyaretlerini eleştiren tweet’leri nedeniyle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kürsüden hedef gösterdiği Prof. Dr. Gazi Çağlar, “Gerçek hayatta cismen lince davetiye çıkaran dengesiz bir iktidar şefiyle karşı karşıyayız” dedi.
‘Sancar’ın gezisi kara bir leke’ demişti
Çağlar, Sancar’ın Nobel ödülünü TSK’ya ’emanet ettiği’ ziyaretleri hakkında Twitter hesabından şu mesajları paylaşmıştı: “Aziz Sancar’ın Ülkü ocaklarından TSK’ya ve saraya uzanan gezisi, bilim tarihinde kara bir leke olarak kalacaktır. Nobel ödülünü Aziz Sancar’la Paul Modrich ve Tomas Lindahl aldı. Modrich Mexika’lı, Meksika ordusuna sunmadı, Lindahl İsveç’li, eğilmedi. Aziz Sancar’a yakışan şu olurdu: Demokrasi ve barışa vurgu, Kürt sorununda siyasi çözüm vurgusu, TC üniversitelerinin özgürleşmesine vurgu!”
Havuz tek ses: Haddini bilmez profesör
Bu tweet’lerin ardından Erdoğan, Konya’da dört gün önce yaptığı konuşmada Çağlar için isim vermeden “Bir profesör Aziz Sancar Hoca’ya kendi gibi düşünmüyor diye hakaret ediyor. İşte bu yüzden yeni Türkiye diyoruz” ifadesini kullanmıştı.
AKP’ye ve Erdoğan’a yakın gazeteler, Erdoğan’ın bu sözlerini ağız birliği etmişçesine, ‘Erdoğan’dan haddini bilmez profesöre tepki!’ başlığıyla vermişti.
Sancar ödülünü iktidarın şovuna gönüllü bir şekilde sundu
Sendika.org’un haberine göre akademisyen Çağlar, söz konusu tweet’ler nedeniyle kendisine yöneltilen eleştiriler ve Erdoğan’ın suçlamalarına yazılı bir açıklamayla yanıt verdi.
Aziz Sancar’ın ziyaretlerinin ‘AKP rejiminin içeride görülmemiş baskılara yöneldiği bir döneme’ denk geldiğini savunan Çağlar, şöyle devam etti: “İlk önce Ülkü Ocakları’nı ziyaret etti, TSK ziyaretinde ödülünü Anıtkabir’de sergilemek üzere orduya teslim etti ve ülkenin yarısından fazlasının eleştirdiği saray rejimine ziyaretle gezisini kendine göre taçlandırdı. Bu saygı duyduğum bilimsel araştırmasından ve emeğinden bağımsız tüm toplumu ilgilendiren bir konuydu: Çünkü Nobel ödülü, saray rejiminin 7 Haziran’dan bu yana dayattığı, kısmen AKP-milliyetçi oylar bütünleşmesini sağlayan savaş ve baskı politikalarının kutsanmasına alet edildi. Nobel ödülünün yarattığı prestij, saray rejimi ve destekçileri tarafından meşruiyet aracı haline getirildi. Ve gördük ki Aziz Sancar da ödülünü iktidarın araçsallaştırmasına ve şovuna gönüllü bir şekilde sundu.”
Bir bilim insanı olarak kendisini bu durumun rahatsız ettiğini dile getiren Çağlar, “Sosyal medyada ve yandaş basında iddia edildiği gibi ne Aziz Sancar’ın Nobel ödülünü kıskandım ne de bilimsel çalışmasıyla ilgili övmeyen tek bir açıklamada bulundum. Ancak Nobel ödülünü AKP diktatörlüğünün ve ırkçı-milliyetçi söylemlerin şemsiyesi haline getirmesine tepki duydum ve bu her bilim insanının toplumsal görevidir” ifadelerini kullandı.
Lince davetiye çıkaran dengesiz iktidar şefi
Yazının devamında Erdoğan’ın kendisini hedef gösteren ifadelerine değinen Çağlar, “Ne yazık ki bana yönelik olan yeni değil. Sanatçıyı, gazeteciyi, düşünürü, muhalif siyasetçiyi, halkın muhalif kurumlarını isim vererek hedef tahtası yapan, onların sosyal medyada ve basında sanal, gerçek hayatta cismen linç edilmelerine davetiye çıkaran dengesiz bir iktidar şefiyle karşı karşıyayız” diye yazdı.
Korku imparatorluklarında bilim yetişmez
Demokrasilerde bir cumhurbaşkanının böyle bir açıklama yapmasının söz konusu olamayacağını vurgulayan Çağlar, şöyle devam etti: “Ne oturduğu makama yakışmaktadır ne de asgari medeniyet kurallarına. Hedefin salt ben olduğumu da düşünmüyorum. Tüm akademisyenlere, üniversitelere verilen disipline edici bir mesajdır: “Ya biat edeceksiniz ya susacaksınız”! Bilim açısından ortaçağ koşullarını anımsatmaktadır. Korku imparatorluklarında bilim yetişmez.”