Ama iktidarın kendini en güçlü hissettiği yer aslında onun yumuşak karnıydı. Karar alma mekanizmaları tek elde toplanırken hemen altında müthiş bir hizipleşme ve rant kavgası yaşanıyordu. O kavganın iktidarın dokunulmazlık zırhını içeriden çürüttüğü şimdilerde çok daha net bir biçimde gözlemlenebiliyor. İktidar ortakları eskiden hasımlarını rehin alarak yol yürürken bugün birbirlerini rehin alıyor. Şantajın büyüğü “içeriye” yöneliyor, kokusu ise dışarı sızıyor.
Damat, Soylu, Akar, Ağar ve daha niceleri kendini iktidar blokunun en güçlü unsuru olarak gördüler. Çünkü birer şahıs olmanın ötesinde her biri, -bile, isteye- devlet içinde müstakil bir kanadın temsilcisi haline getirildiler. Kamu kaynaklarının kimlere peşkeş çekileceği, hangi sivil ve silahlı kesimlerin besleneceği, kimlerin üzerinin çizileceği bu kanatlar arasındaki pazarlıkla tespit edildiğinden o cenahta “bize bir şey olmaz” havası hâkimdi. Rüzgârın dönebileceğini hiç hesaba katmadılar.