Emek örgütlerinden demokratik kitle mücadelesine kadar muhalif olan her yapıyı kuşatma altına alan sonra da yalnızlık, çaresizlik, tükenmişlik hissini gidermenin yolu olarak iktidar partisini ya da tarikatları işaret edenler bugünkü çöküşün bir numaralı sorumlusu.
Örgütlenmenin kötü bir şey olduğunu, her koyunun kendi bacağından asılacağını, biat edenin başının ağrımayacağını söyleyen kim varsa onlar da iktidar kadar suçlu. Tam da bu noktadan hareketle, yaşadığımız katmanlı sorunları yalnızca ekonomide ya da siyasette iktidarı ‘doğru yol’a davet ederek ya da yakınlarına dahi güvenini kaybetmiş yurttaşlara dayanışma çağrıları yaparak aşamayız. Bölüşüm ilişkilerini radikal bir biçimde değiştirmeyi hedefleyen, dayanışma pratiklerini politik bir bağlama oturtan bir siyaseti hedeflemeden değişim imkansız.