“Amerika’nın adamı”, “CIA tarafından gönderilmiş”, “siyasal İslamcı”, “Türk değil”, “Bazı yapılarla bağlantılı”. Takip edebildiğim kadarıyla Ekmeleddin İhsanoğlu’yla ilgili, şimdiye kadar söylenen veya ima edilen “işkilli cümleler” bunlar. Ben “Sabetayist” ve “İllüminati”yi de bekliyorum, eli kulağındadır.
İhsanoğlu hazırlıklı olsun. Şarkıcılar ve dizi oyuncuları hakkında bile bunlar söyleniyorsa, koskoca cumhurbaşkanı adayı olmuş, “Seri katil” denmediğine dua etsin!
Bizim memlekette birisi bir yerlere geliyorsa “illa vardır bir gizli ve tekinsiz sebebi”. Kimse yeterince çalışmadığını, yeterince eğitimli, zeki veya yetenekli olmadığını düşünmez. “Ondaki torpiller ve özel bağlantılar bende yok, ondan bir şey olamadım” der.
Bu topraklarda selden, depremden bile bir komplo teorisi üretilir, Amerika parmağı filan olduğu iddia edilir. Her olayda öküz altında buzağı aranır. Ahalinin suçu yoktur aslında. Zira o kadar çok kez öküzün altından buzağı çıktığını görmüştür ki!
Bizde güven endeksi araştırması ünlüler arasında tüketicilerin tercihini belirlemek için her yıl yapılır. Genellikle Seda Sayan birinci çıkar! Kurumlar için yapılan güven araştırması ise onun kadar çok konuşulmaz.
Bakalım mı? 2008’den 2013’e yapılan araştırmalarda, orduya duyulan güven yüzde 82, 77, 56 ve 51.7 diye gittikçe düşmüş! Yargıdaki düşüş de çok dramatik: Yüzde 65, 39, 37 ve en son yüzde 26. Son iki yılda kolluk güçlerine güven ise 47.3’Ten 35.3’e inmiş.
Hükümetler, siyasetçiler değişir. Ama vatandaş bir ülkenin kurumlarına, yani ordusuna, yargısına gittikçe daha az güveniyorsa, esas darbeyi biz yemişiz demektir.
Kaldık mı yani Seda Sayan’a?