MESUDE DEMİR
@mesudedemirr
Sonbahar, kış ve hatta ilkbahar aylarında etkili olan ve salgın yapan grip kapıda. Kolay bulaşan gripten korunmanın en etkili yoluysa aşı. Tek doz aşıyla her yıl milyonlarca insanı etkileyen, yüz binlerce ölüme neden olan gribe karşı önlem almak mümkün.
Gribe yol açan influenza virüsünün yapısı kolaylıkla değişebiliyor. Bu da bağışıklık sistemimizden kaçabilmesine yol açıyor. Her 10-30 yılda bir ortaya çıkan büyük yapısal değişikliklerse pandemiye, yani dünyayı etkileyen büyük salgınlara yol açıyor. Tarihteki bilinen en büyük grip salgını, Birinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan ve savaşın kendisinden daha fazla ölüme yol açan 1918 İspanyol gribiydi. En son grip pandemisiyse, 2009’da Meksika’dan başlayıp dünyaya yayılan H1N1’di (domuz gribi).
Bir kez grip geçirmek, her sezon hastalıktan muaf olmak anlamına gelmiyor. Zira hastalığı geçirmekle gelişen bağışıklık sadece birkaç ay sürüyor. Hatta sezonun bir başında bir de sonunda grip geçirilebilir.
İklim değişikliğinin etkisiyle, grip daha geç başlıyor, daha geç bitiyor. Grip aşısının da etkisinin sezon sonuna kadar sürmesi için zamanında yapılması önemli.
İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Selim Badur, sorularımızı yanıtladı:
Her yıl karşılaştığımız gribi önemsemeli miyiz?
Elimizdeki bilimsel verilere bakarsak, gribin hem bireysel hem de toplumsal bağlamda ciddi bir sağlık sorunu olduğunu söylemek abartı sayılmaz. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve ABD Hastalık Kontrol Merkezi (CDC) verilerine göre, her yıl 250 binden fazla kişi (bazı grip mevsimlerinde 650 bin kadar) grip nedeniyle yaşamını yitiriyor. Dünya nüfusunun yüzde 20’sinin grip virüsleriyle enfekte olduğunu biliyoruz. Sadece ABD’de gribin maliyetinin 10,4 milyar dolar (iş gücü kaybı dikkate alındığında ise yıllık 87,1 milyar dolar) olduğu hesaplanıyor.
Gripten ölümler konusuna gelince, hiçbir ülkede yaşamını yitirenlerin ölüm nedeni ‘grip’ olarak kayıtlara geçmez. Ancak düzgün kayıt tutulan ülkelerden biliyoruz ki, grip vakalarının artığı dönemlerde kalp krizi ya da şeker komasından ölenlerin sayısı da artıyor. Gribin mevcut kronik hastalıkların ağırlaşmasına neden olduğu; ölümlerin buna bağlı arttığını biliyoruz. Gripten ölüm oranları buna göre hesaplanıyor. Elbette çocukluklarda grip tablosuna bakteri enfeksiyonlarının eklenmesi komplikasyonlara neden oluyor. Çocukluk yaş grubunda grip, hastalığın toplumda yayılması açısından da önemli.
Sekiz ay koruyabiliyor
Hastalığı geçirmemiz, bağışıklık sisteminin tanıması ve önümüzdeki sezonda bizi koruması için neden yetmiyor?
Birçok enfeksiyon hastalığının geçirilmesi ya da o hastalığa karşı aşılanılması, uzun soluklu, hatta yaşam boyu sürecek bağışıklık sağlıyor (hepatit A ya da kızamık da olduğu gibi). Ancak gribin doğal enfeksiyonu sonunda ortaya çıkan bağışıklık ortalama sekiz ay sürüyor. Nitekim bu duruma bağlı olarak örneğin aralık ayında grip geçiren, aynı sezon içinde, şubat-mart döneminde bir kez daha enfeksiyona yakalanıyor. Bu denli kısa süreli bağışıklık, grip aşısı için de söz konusu. Özellikle ileri yaşlardakiler göreceli olarak erken aşılanırlarsa (eylül sonu, ekim başı), gribin ülkemizde pik yaptığı şubat-mart döneminde, aşıyla kazandıkları bağışıklık da azalıyor. Dolayısıyla virüse yeniden duyarlı hale gelebilirler. Elbette bu özellik aşının bağışıklığının kısa sürmesiyle ilintili.
Bir diğer noktaysa her yıl dolaşımdaki virüs antijenik tipinin farklılaşma riski taşıyor. Aşı içindeki antijenik tiple, dolaşımdaki virüsün antijenik tipinin örtüşmemesi, kısmen de olsa koruyuculuk oranında bir miktar azalmaya yol açıyor.
Toplam kaç grip virüsü var? Bunlar yapısını nasıl değiştiriyor?
Kanatlıların virüsleri olan influenza virüsleri, yüzey çıkıntıları olan hemagglütinin (H) ve nöraminidaz (N) bölgelerine göre tiplendirilir. Toplam 18 ayrı H ve dokuz ayrı N tipi bulunuyor. Bunların farklı kombinasyonlarıyla virüslerinin tipleri belirleniyor, H5N2, H9N1 gibi. Bu tiplerden H1, H2 ve H3 ile N1 ve N2’nin insana adapte olduğunu biliyoruz. Bunların dışında örneğin bir H5 ya da H7 veya H14 insana bulaşırsa kuş gribinden bahsediliyor. Özetle, H1N1, H1N2, H2N1, H2N2, H2N3, H3N1, H3N2 gibi tiplerin her yıl gözlediğimiz mevsimsel grip salgınlarında etken olduklarını söyleyebiliriz. Farklı dönemlerde yeni tiplerin ortaya çıkışı, kanatlı ya da bir memelide, farklı virüslerin harmanlanması sonucu oluyor. Yani tip etrafa yayılıyor.
Sezonda vurulacak aşılar nasıl hazırlanıyor?
Grip aşısının içeriği DSÖ’ce belirlenir. Dünyadaki yaklaşık 120 merkezden toplanan suşlar, DSÖ’de değerlendirilir. Bir sonraki sezon için görülme sıklığı yüksek suşlar seçilir. Bunlar üreticilerle paylaşılarak DSÖ’nün belirlediği içerikte aşılar hazırlanır. Kısacası grip aşıları, ‘öngörüyle içeriği belirlenen‘ aşılar.
Grip sezonu daha geç başlıyor ve bitiyor
Türkiye’de grip ne zaman başlıyor ve en üst seviyeye çıkıyor?
İstanbul Tıp Fakültesi Viroloji ve Temel İmmünoloji Bilim Dalında 2003-2016 ait sürveyans (takip) bulguları, zaman içinde ve büyük olasılıkla küresel iklim krizine bağlı grip mevsiminin ülkemizde ötelendiğini gösterdi. Grip sezonu önceki yıllara kıyasla daha geç başlayıp (kasım sonu gibi) daha uzun sürüyor (mayıs sonuna dek).
Grip aktivitesinin ülkemizde pik yaptığı dönemse, şubat-mart ayları. Doğu Avrupa ülkelerinde de böyle. Bu durum grip aşısı yaptırma döneminin yeniden belirlenmesini gerekli kıldı.
Ülke olarak içinde olduğumuz influenza takip sistemini anlatır mısınız?
Ülkemizde grip sürveyansı, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ilkeleri doğrultusunda, batı standartlarında yürütülüyor. Belirli sayıda aile sağlığı merkezinde, grip benzeri olgulardan alınan burun ya da boğaz sürüntü örnekleri, uygun koşullarda testlerin yapılacağı merkeze gönderiliyor. Burada yine DSÖ standartlarında moleküler biyoloji testleriyle tanı konuluyor. Grip benzeri olgularda etken virüs (influenza virüsleri) pozitifliği belirleniyor. Gerektiğinde antivirallere direnç olup olmadığı inceleniyor. Grip aktivitesinin başlama ve sonlanma dönemleri, pik yaptığı tarihler belirleniyor.
Bağışıklık sistemini güçlü tutmak, griple baş etmek için yetmiyor mu?
Bağışıklığı güçlü tutmak, sadece grip için değil, tüm enfeksiyon hastalıkları için iyi. Sağlıklı beslenmek, hijyen kurallarına özen göstermek ve uygulamak, kısacası bildiğimiz ‘sağlıklı yaşam’ ilkeleri doğrultusunda yaşamımızı sürdürmek elbette doğru. Ancak, şu ya da bu meyveyi, şu ya da bu bitkiyi, çorbayı tüketmek gripten korumaz veya yakalanınca tedavi etmez. Çeşitli bitki karışımlarını tüketmenin, hastalık sırasında bizi rahatlatmaktan fazla bir işlevi yok. Laboratuvar çalışmalarında, grip virüsü yanına C vitamini ya da portakal suyu koyduğumuzda, söz konusu maddelerin virüs üzerine bir etki etmediği ya da ‘immün (bağışıklık) sistemimizi güçlendirir’ denilen ürünlerin immün hücreler üzerine etki etmediğini gözlemiştik.
Ölü virüs aşısı hasta etmez!
Grip virüsü aşıları güvenli ve etkili mi? Yan etkileri var mı?
Ülkemizde inaktif (yani öldürülmüş virüs içeren) aşılar bulunuyor. Ölü virüsten oluşan bu aşı ile gribe yakalamak, aşı nedeniyle grip olmak mümkün değil. “Ben grip aşısı oldum ve hastalandım” ya da “Grip aşısı bende grip hastalığı oluşturdu” iddialarının bilimsel bir temeli yok. İnaktif grip aşıları ancak hafif şiddette ve geçici süreyle hafif yan etkilere (enfeksiyon yerinde ağrı, hafif ateş, halsizlik, kol ağrısı gibi) yol açabilir.
Aşılara karşı giderek büyüyen tereddüt ve hatta karşıtlık var. Grip aşısı da bundan nasibini alıyor mu? Bu tereddüt ve karşıtlığın sizce sebepleri ne?
Aşılara karşı büyüyen tereddüt hatta karşılık tüm dünyada artarak yayılıyor. Nitekim DSÖ, 2019’da küresel sağlığı tehdit eden 10 faktör listesine aşı tereddütünü aldı. Tereddüt ve karşıtlık, neoliberal uygulamalara ve bilim karşıtlığına paralel gelişiyor. Özellikle COVID-19 pandemisi sürecinde yoğunlaşan, “Tüm bunlar üretici firmaların oyunu, biz bu oyuna gelmeyiz” yaklaşımıyla kendilerini ama özellikle çocuklarını aşılatmayan ailelerin sayısı gittikçe artıyor. Bu durum ciddi bir sağlık sorunu oluşturma yolunda hızla ilerliyor.
Aşılanmamak kişisel bir hak mıdır?
Konuya ‘aşıyı kabul edip etmemenin bir bireysel hak olup olmadığı‘ penceresinden bakmak, tehlikeli ve riskli bir yaklaşım. Ne yazık ki ülkemizde bazı mahkeme kararları bu yaklaşıma yeşil ışık yaktı ve aşılama oranlarının süratle azalmasında rol oynadı. Elbette zorunlu olmayan grip aşıları da bu yaklaşımdan nasibini alıyor. Hastalığın ciddiyetinin anlaşılmamış olması, her sene uygulanmasının gerekmesi grip aşılarına mesafeli yaklaşılmasının asıl nedenleri. Grip Platformunun çalışmalarıyla ülkemizde grip aşısı olması gereken yaklaşık 20 milyon bireyin bulunduğu hesaplandı. Sağlık Bakanlığı bu riskli gruplara ücretsiz aşılanma olanağı verse de toplam aşı tüketimi 3 milyon doz civarında kalıyor. Konunun ciddiyeti göz önüne alınarak bu yanlış ve tehlikeli yaklaşımın bir an önce değiştirilmesi için gerekli ve etkili adımlar atılmalı.
Aşı karşıtları ve tereddütçüleri arasında hekimler, hemşireler, biyologlar vs. de var. En çok kafa karıştıran bunlar.
Aşı tereddütü ve sorunun üstesinden gelinmesiyle ilgili tüm raporlarda asıl görevin sağlık çalışanlarına düştüğü; başka önlem ve uygulamalarla kıyaslandığında aşı tereddütü sorununun çözümünde sağlık çalışanlarının en önemli rolü üstlenmeleri gerektiği söyleniyor. Sağlık çalışanının, aşı tereddütü yaşayan bireyi ikna etmesi, konuyu bilimsel bir yaklaşımla, örneklerle, hastalığın önemine, neden olacağı olumsuzluklara vurgu yaparak, kendinden, ailesinden örnekler vererek anlatmasıyla mümkün. Grip aşısı önerilmesiyle, aşı tereddütü olanlar arasında aşılanmayı kabul oranı yüksek. Bunun için her şeyden önce sağlık çalışanlarının konuya inanmaları, kendilerini ve yakınlarını aşılatmaları gerekiyor. Bir çalışmada, grip aşısının sağlık çalışanlarınca önerilmesinin, kabul oranı yüzde 78 arttırdığı saptandı.
SGK risk grubunun aşısını karşılıyor
Grip enfeksiyonu kimler için daha riskli?
Risk gruplarını DSÖ belirledi ve ülkelerin sağlık yetkilileri de listeyi kendi koşullarına uyarlayarak gerçekçi bir liste oluşturdu. Buna göre 65 yaş üstü bireyler, gebeler, sağlık çalışanları, kronik (süregen) hastalığı olanlar (kalp, akciğer, böbrek hastalığı olanlar gibi), astım ve diyabet hastaları, bakım evlerinde kalanlar ve bu kişilerin bakıcıları ve nihayet çocuklar belli başlı risk grupları.
Ayrıca işinden-okulundan grip nedeniyle ayrı kalmak istemeyenler, sporcular, sanatçılar ve dileyen herkes grip aşısı olabilir. “Ben inanıyorum ki… Ben komşumdan duydum ki…” diye başlayan ve bir kanıtı olmayan yaklaşımlara rağbet edilmesi sonuç vermez. Pandemi döneminde, ‘tuzlu suyla gargara yapmanın, sarımsak tüketmenin’ bir yararı olmadığını gördük.
Grip aşısı kimlere ücretsiz?
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) aşağıdaki risk grubunun grip aşısını karşılıyor:
- 65 yaş ve üzerindekiler
- Yaşlı bakımevi ve huzurevinde kalanlar
- Gebeliğin ikinci veya üçüncü ayındakiler
- Astım dahil kronik akciğer ve kalp-damar sistemi hastalığı olanlar
- Diyabet dahil herhangi bir kronik metabolik hastalığı bulunanlar
- Kronik böbrek yetmezliği olanlar
- Kan hastalığı (hemoglobinopatisi vb.) olanlar
- Bağışıklık sistemi yetmezliği olan veya bağışıklığı baskılayan tedavi alanlar
- 6 ay-18 yaş arasında olan ve uzun süreli aspirin (asetil salisilik asit) tedavisi alan çocuk ve ergenler