Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürüldüğü gün, kararın okunması konusunda çekimser olduğu iddia edilen Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş yurt dışındaydı. Hakkındaki eleştirileri “biz burada, milletimizin verdiği yetkiyle, milletimizi temsilen, ülkeler arasında diplomatik ilişkileri artırmak ve parlamenter diplomasinin imkanlarından istifade etmek için görüşmeler yaparken…” diyerek reddetti. Kurtulmuş, yurt dışında parlamenter diplomasinin imkanlarını değerlendirirken, yurt içinde, halkın meclisinde, halkın iradesiyle seçilmiş bir vekilin temsil hakkı, Anayasa Mahkemesi’nin kararları yok sayılarak ortadan kaldırıldı. AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin, ki kendisi de bir avukat, yargı kararı kesinleştiği için, Yargıtay’ın Atalay kararının Meclis’te okunmasının Anayasa’ya uygun bir eylem olduğunu söyledi. Anayasa’nın 153. Maddesi: “Anayasa Mahkemesi’nin kararları kesindir. (…) yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.”
Evet, bu karar bir utançtır ama Ahmet Davutoğlu’nun “iktidarı tanıyamıyorum, her türlü yasağa karşı birlikte mücadele ettiğimiz insanlar o koltuklarda oturanlar olamaz” dediği kadar da şaşırmış olamayız. Ne de olsa her şey adım adım gözümüzün önünde gerçekleşti. Meral Akşener’in dediği gibi Anayasasız bir devlet tehlikesine doğru da sürüklenmiyoruz, vardık o kıyıya çoktan. Özgür Özel “bu darbe girişiminin karşısında Anayasa’yı korumak her vatandaşın görevidir, direneceğiz” demiş, doğru demiş. Ali Babacan hukuk normu yapmakla mükellef olan kurumun, var olan bir Anayasa Mahkemesi’ne açıkça aykırı bir adım attığını hatırlatmış, iyi yapmış.